Bugün ülkemizde sosyal
hayatta, iş hayatında, köyde, şehirde kadının değerinden bahsetmek bunu
değerlendirmek maalesef çok gurur verici bir noktaya ulaşmayacaktır. Her yıl 8
Mart Kadınlar Günü’nde ya da Anneler Günü’nde edebiyatçılara nispet edecek
yorumlara konuşmalara tanıklık etsek bile gerçekte bu bir günlük güzellemelerin
dışında bir hayat yaşanıyor dışarıda. Günümüzü anlatmaya, soğuk sayısal veriler
ortaya koymaya gerek yok. Tarihe bakmakta fayda var.
Anadolu
Bacıları Teşkilatı
Bâciyân-ı Rûm teşkilatı Anadolu
Selçukluları’ nda bir sosyal zümre olarak kayıtlara geçmiştir. İlk olarak on
beşinci yüzyıl Osmanlı tarihçisi Aşıkpaşazade, Tarih-i Al-i Osman adlı
kitabında bahsetmiştir. Anlamı Anadolu Bacıları’ dır. On üçüncü yüzyılda Ahilik
teşkilatı içinde yer almışlar ve toplumsal düzenin işlemesine katkı
sağlamışlardır. Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı (Hatun Ana) bilinen ilk önderleridir.
El sanatları ve tasavvufi faaliyetlerinin yanında idari ve askeri alanda da
ortak hareket etmişlerdir. Yani günümüzden yaklaşık yedi yüz elli yıl öncesinde
Anadolu’da kadının toplumsal örgütlenmesine ve dayanışmasına örnek olacak bir
kurumdur.
“Bacıların diğer bir
hizmet ve faaliyet sahaları ise askeridir. İslamiyet öncesi çağlarda Türk
kadınlarının binicilik ve atıcılıkta usta oldukları savaşlara katıldıkları iyi
bilinen bir husustur. Moğolların 1243 yılında Kayseri'yi muhasara sırasında
Bacı örgütüne mensup kadınların şehrin savunmasına fiilen katıldıklarını ve
teşkilat olarak savaştıklarını görüyoruz.” (Prof. Dr. Mikail Bayram, Bâciyân-ı
Rûm ve Fatma Bacı, Selçuk Üniversitesi)
Yine on dördüncü yüzyılda
Şeyh Bedrettin’in hakça paylaşım şiarıyla kurduğu komünde Hakikat Bacıları
olarak bu düzene ortak olur kadınlarımız. Yârin yanağından gayri her şeyde birlikte
diyerek ortak bir yaşam kurarlar.
Türkmenlerin gerek idari
meclislerinde gerekse dini zikir meclislerinde kadın-erkek yan yana oldukları bu
kültürün yedi yüz elli yıllık değişim serüveni içinde kadınlar evine kapatılan,
sesi kısılan, yok sayılan, dışlanan bir zümre haline gelmişlerdir. Cumhuriyetin
ilk döneminde eğitim seferberliği ve seçme seçilme haklarıyla bu tersine
çevrilmeye çalışılsa da yeterince bir kadın hareketi olmadığı için uzun vadede
başarıya ulaşamamıştır. Kadınların bu karanlıktan tek çıkış yolu var oda
tarihten gelen bu dayanışma kurumlarını ve ortak yönetim kültürünü yeniden
canlandırıp buna her alanda sahip çıkmalarıdır.
Seçme-Seçilme
Hakkı ve Öncesinden Bir Örnek
Anadolu kadınlarının tarihsel olarak Türkmen yönetim kültüründe söz sahibi olmalarının getirdiği anlayışla köylerinde kasabalarında yönetimi omuzlamalarına bir örnektir Mucur’un Dağçiftliği köyünde ki Fatma (Tuturuk) Ebe. Yöre halkının aynı zamanda şifacı ve ebe olarak tanıdığı saygı duyduğu bu kişi köyde erkeklerin seferberlik zamanı savaşa katılmalarından dolayı muhtar olarak tayin edilmiştir.
“Seferberlik yıllarında Dağçiftliği köyünde yetişkin ve eli silah tutanların savaşa gitmelerinden dolayı Mehmet eşi Fatma (Tuturuk) ebe aşiretin başına geçmiş ve Mucur Nahiyesi Köy Yönetim Reisliği Kararı ile köy kâhyası yani muhtar olmuştur. Kırşehir ve Mucur havalisinde ilk kadın muhtar olması çevre köylerde şaşkınlık yaratmış ve yadırganmıştır. İlk kadın muhtarın yörede Dağçiftliği köyünde olması, kadına verilen önem, kadının yönetimde ve köy meclisinde söz sahibi olmasını sağlamıştır.” (Hamdi Yılmaz, Erdal Şahin’den aktarıyor, Dağçiftliği web sitesi)
“Seferberlik yıllarında Dağçiftliği köyünde yetişkin ve eli silah tutanların savaşa gitmelerinden dolayı Mehmet eşi Fatma (Tuturuk) ebe aşiretin başına geçmiş ve Mucur Nahiyesi Köy Yönetim Reisliği Kararı ile köy kâhyası yani muhtar olmuştur. Kırşehir ve Mucur havalisinde ilk kadın muhtar olması çevre köylerde şaşkınlık yaratmış ve yadırganmıştır. İlk kadın muhtarın yörede Dağçiftliği köyünde olması, kadına verilen önem, kadının yönetimde ve köy meclisinde söz sahibi olmasını sağlamıştır.” (Hamdi Yılmaz, Erdal Şahin’den aktarıyor, Dağçiftliği web sitesi)
Cumhuriyetin çıkardığı devrim yasalarıyla kadınlara; 1930 yılında belediye seçimlerinde, 1933 yılında muhtar seçimlerinde ve 1934 yılında da milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanınacaktır. O zamana kadar Osmanlı taşra idaresinde sadece belirli bir vergi ödemiş erkeklerin seçimlere katılabildiği düşünülürse bu hakkın dönemine göre ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir. Ve 1933 yılında Aydın’ın Çine ilçesinde ilk kez bir kadın (Gül Esin) muhtar olarak seçilecektir. Bundan yıllar önce Kırşehir’de bir kadın köyünde yönetimi zaten omuzlamıştır. Ancak cumhuriyetle birlikte kayıtlara geçen seçilmiş ilk kadın muhtar Gül Esin olmuştur. Cumhuriyet öncesini değerlendirecek olursak atanan ilk kadın muhtar Fatma Ebe’dir.
Ve milletvekili seçme ve
seçilme hakkı tanınmasından sonra 8 Şubat 1935'de ilk defa meclis seçimlerine katılan
kadınlar mecliste 18 sandalye elde etmişlerdir.
''Bu karar
Türk kadınına sosyal ve siyasî hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir.
Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde
aramak lâzım gelecektir. Türk kadını evdeki medenî mevkiini salâhiyetle işgal
etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasî hayatta
belediye seçimlerinde tecrübesini yapan Türk kadını, bu sefer de mebus seçme ve
seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medenî
memleketlerin birçoğunda kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının
elindedir ve onu salâhiyet ve liyakatle kullanacaktır.” (Mustafa Kemal Atatürk)
İlk Kadın Milletvekillerimiz
Mebrure Gönenç
(Afyon): İstanbul’da
doğdu. Arnavutköy Amerikan Koleji’nden mezun oldu. Fransızca ve İngilizce bilen
Gönenç bir süre Çamlıca Kız Lisesi ve Üsküdar Amerikan Koleji’nde öğretmenlik
yaptı. Seçilmeden önce Mersin CHF Belediye Meclisi üyesiydi.
Satı Çırpan (Ankara): Kazan’da
doğdu. Milli savaşta malûl olmuş bir askerin eşiydi. Kurtuluş Savaşı’na cephane
taşıdı. Çiftçilikle uğraştı. Seçildiğinde Kazan Köyü muhtarıydı.
Türkan Örs
Baştuğ (Antalya): Üsküdar’da
doğdu. İstanbul Darülfünun Felsefe bölümünden mezun oldu. Fransızca biliyordu.
Üsküdar Kız Sanat Mektebinde müdürlük yapmıştır.
Sabiha Gökçül
Erbay (Balıkesir):
Bergama’da doğdu. İstanbul Kız Muallim Mektebinde okudu. İzmir Kız Muallim
Mektebinde edebiyat öğretmenliği ve müdürlük yapmıştır.
Şekibe İnsel
(Bursa): İstanbul’da
doğdu. Ortaokul mezunuydu. Çiftçilikle uğraştı.
Hatice Özgenel
(Çankırı): Selanik’te
doğdu. Rüştiye ve hususi öğrenim gördü.
Huriye Öniz Baha
(Diyarbakır): İstanbul
doğdu. Eğitimini Londra Üniversitesi’nde pedagoji eğitimi görerek tamamladı.
Balkan Harbinden sonra muhacirlere açılan kurslarda ders vermiştir. Hilal-i
Ahmer’ in açtığı kursa giderek gönüllü hastabakıcı olmuştur.
Fatma Memik
(Edirne):
Safranbolu’da doğdu. Bezm-i âlem Valide Sultan Mektebinde okuduktan sonra
Tıbbiye’den Dâhiliye Uzmanı olarak mezun oldu.
Nakiye Elgün
(Erzurum):
İstanbul’da doğdu. Kız Muallim Mektebi mezunu olan Elgün, ülkemizin en eski
eğitimcilerinden biri olarak biliniyor.
Fakihe Öymen
(İstanbul):
İşkodra’da doğdu. Darülfünun Coğrafya bölümünden mezun oldu. Bursa Kız Muallim
Mektebinde coğrafya öğretmenliği ve müdürlük yapmıştır.
Ferruh Güpgüp
(Kayseri): Kayseri’de
doğdu. Hususi öğrenim gördü. Kayseri CHF Vilâyet İdare Heyeti ve Belediye
Meclisi üyeliğinde bulundu.
Bahire Morova
Aydilek (Konya): Bosna’da
doğdu. Bolu Kız Sanat Okulu’nda resim öğretmenliği yaptı. Seçilmeden önce Bolu
Belediye Meclisi üyesiydi.
Mihri Bektaş
(Malatya): Bursa’da
doğdu. Amerikan Kız Koleji Mezunuydu. Robert Kolej’de İngilizce öğretmenliği
yaptı.
Meliha Ulaş
(Samsun): Sinop’ta
doğdu. Darülfünun Edebiyat bölümünden mezun oldu. İstanbul Kandilli Lisesi’nde ve
Samsun Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptı.
Esma Nayman
(Seyhan):
İstanbul’da doğdu. Lise mezunuydu. Adana Belediye Meclisi üyeliğinde bulundu.
Sabiha Görkey
(Sivas): Üsküdar’da
doğdu. Üsküdar Kız Sanayi Mektebi’nden sonra Darülfünun Matematik bölümünden
mezun oldu. Kız Muallim Mektebi Müdürlüğü yaptı.
Seniha Hızal
(Trabzon): Adapazarı’nda
doğdu. Darülfünun Fen Fakültesi’nde okudu. Maarif Umum Müfettişliği yaptı. Türkiye’de
ilk kadın müfettiş olarak bilinmektedir. İstanbul Kız Muallim Mektebi Müdürlüğü
ile Fevziye Lisesi Müdürlüğünde bulundu.
Benal Nevzad
Anman (İzmir):
İzmir’de doğdu. 1921’de Paris Sorbonne Üniversitesi Edebiyat bölümünden mezun
oldu. Döndükten sonra Hilâl-i Ahmer gibi yerlerde sosyal faaliyetlerde bulundu.
İzmir Belediye Meclis üyeliğinde bulundu. (Dr. Ayten Sezer, Atatürk Araştırma
Merkezi)
Milli
Mücadele’de Kadınlar
Fatma Seher Erden: Kara Fatma olarak anılmıştır. Subay olan eşi Sarıkamış’ta şehit oldu. Erzurum Kongresi’nden itibaren aktif olarak Millî Mücadele’ye katıldı. Komutanı olduğu müfrezesiyle I. ve II. İnönü, Sakarya ve Dumlupınar Muharebelerinde savaştı. Savaş sonunda üsteğmen rütbesi ile emekli oldu. Hakkında yazılanlara göre, Kara Fatma para için savaşmadığını söyleyerek, emekli maaşını kabul etmedi ve Kızılay’a bağışladı.
Şerife Bacı: Kastamonu Seydiler
ilçesinden Şerife Bacı İnebolu’dan Kastamonu’ya küçük kızıyla birlikte kağnıyla
cephane taşırken soğuktan donarak şehit oldu.
Çete Emir Ayşe: Aydın
İmamköy’de doğdu. Eşi Çanakkale cephesinde şehit düşünce babası ve kızlarıyla
birlikte yaşamaya başlar. İzmir işgalinden sonra Yunanlılar Aydın’a doğru
ilerleyip, köyü işgal edince Yörük Ali Efe’nin birliğine katılır. Kuvayı
Milliye güçleri Aydın’ı işgalden kurtarınca Çete Ayşe köyüne geri döner.
Savaş sonrası Atatürk İstasyon Meydanı’nda Çete Emir Ayşe’ye İstiklal
Madalyası takmıştır.
Halime Çavuş: Kastomonu Duruçay köyünde doğdu. İnebolu’dan Ankara ve Sakarya’ya yapılan cephane taşıma faaliyetlerinde görev aldı. Halime Çavuş asker elbisesi giyerek, saçlarını kısa keserek askeri faaliyetlere katılmıştır. 1921’de Yunan gemilerinin İnebolu’yu bombalaması sırasında ayağından yaralanması üzerine evine dönmek zorunda kaldı.
Tayyar Rahmiye: Osmaniye Raziyeler köyünde doğdu. Fransız işgali üzerine Kuvayı Milliye’ye katıldı. Müfreze komutanlığı yapıyordu. Fransızlara karşı harekete geçildiği sırada askerlerinde yorgunluk ve korku sebepleriyle bir duraksama olunca, “Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da, siz erkek olarak yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz?” diyerek toparlanmalarını sağlamıştır. Tayyar Rahmiye başında olduğu müfrezesiyle 1 Temmuz 1920 tarihinde Osmaniye’de bulunan Fransız karargâhına yapılan saldırıya katıldı. Çatışmanın ön saflarında mücadele ederken vurularak şehit düştü.
Nezahat Onbaşı: Babası Albay Halit Bey ile birlikte küçük yaşlarda Geyve Savaşı, Konya İsyanı, Sakarya ve Gediz Muharebelerinde yer almıştır.
Gördesli Makbule: Manisa Gördes’te doğdu. Batı Anadolu’da Yunan işgalinin başlamasıyla eşi Halil Efe’yle birlikte Kuvayı Milliye’ ye katıldı. 17 Mart 1922’de Koca yayla mevkiinde çıkan çatışmada şehit oldu.
Domaniçli Habibe, Kılavuz Hatice ve daha nice cefakâr, mücadeleci, emekçi kadınların anısına…
*Bu yazı 9 Mart 2018 tarihli Kırşehir Çiğdem gazetesinde yayımlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder