Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BU PARALAR NEREYE GİTTİ?

2020 yılı bütçe kanununda 139 milyar lira olan bütçe açığının yılsonunda 173 milyar lira olarak gerçekleştiği açıklandı. Bir önce ki yılın açığına göre tam yüzde 40 arttı. Ama bu bile bir başarı hikâyesi gibi sunuldu. Aslında propagandanın böylesine yakın tarihten aşinayız. Yine 2020 yılında bütçeden yapılan faiz ödemesi ise 134 milyar lira oldu. 18 yılda toplam 1 trilyon liranın faize ödendiğini artık sağır sultan bile duydu. Diğer taraftan 833 milyar lira da vergi toplandı. Peki, bu paralar nereye gitti? İşinden, gelirinden olan işçiyi sadece öldürmeden yaşatacak düzeyde verilen ücretler İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanıyor. Faize kasasından 134 milyar lira çıkan maliyenin işçiye verdiği yok üstelik aldığı bütün ücretlerden vergi tahsil ediyor. 2020 yılının büyük kısmı maalesef pandemiyle geçti ve geniş tanımlı işsiz sayısı 10 milyonu buldu. Büyük bir kısmı da ücretsiz izne gönderildi. İki milyondan fazla işsiz veya ücretsiz izinli işçi pandemide “Nakdi Ücret Desteği” adıyla olu

KUTSAL YOLCULUK

Kurtuluş için o kutsal yolculuğu başlatan mavi gözlü dev, 101 yıl önce bugün Kaman'dan ayrılıp bu geceyi Balâ ilçesine bağlı Beynam köyünde Muhtar Veli Çavuş'un evinde geçirecek ve ertesi gün Dikmen Keklikpınarı'ndan kurtuluşun karargahı olacak Ankara'ya girecektir. Vali Vekili Defterdar Yahya Galip Bey, 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa, Müftü Rıfat Hoca ve yüzlerce atlı asker ile seğmenlerle karşılanarak Ankara'ya giren Mustafa Kemal Paşa, Vilayet Konağı önünde Ankara halkı ile buluştuktan sonra valilikte Yahya Galip Bey ile toplantı yapar. Daha sonra Ali Fuat Paşa ile birlikte karargah ve ikamet olarak tahsis edilen Keçiören'de ki Ziraat Mektebi'ne giderler. Milli Mücadele başladığında Ankara Valisi aslında Muhittin Paşa diye bilinen Damat Ferit taraftarı Kuvayi Milliye düşmanı biridir. İstanbul'un emriyle Sivas Kongresi'ni baltalamakla görevlendirilmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara yolculuğu başlamadan önce Ankara güvenli emin bir yer haline

YERLİ ve MİLLİ

Katar ile yapılan anlaşmalardan su yönetimiyle ilgili konu başlığı en az borsanın satışı kadar önemli olmasına rağmen çok fazla gündem bulmadı. Katar ile yapılan Su Yönetimi anlaşmasına dair Anadolu Ajansı’nın haberinden bir madde; "Su kaynakları ile bu kaynakların gıda güvenliği ile ilişkilerinin yönetilmesi, Yeraltı suyu sisteminin, doğal ve yapay beslenmenin yönetilmesi” Su kaynaklarının yönetimi Katar'a mı veriliyor? Bir kamu kurumu olan DSİ'nin tekelinde olan Türkiye'nin su kaynakları hakkında yapılan bir anlaşmanın detayları ve Katar'a verilen tavizler tıpkı diğerleri gibi belli değil! Sulama alanında uzunca bir süredir tartışmalı olarak sulama birliklerine kayyum atanması, sulama hidrantlarına kartlı sayaç takılması, ön ödemeli kart kullanımı, elektrik ve sulama borçlarının destekleme parasından kesilmesi gibi uygulamalara başlanmıştı. Şimdi bu uygulamaların sonrasında sulama tesislerinin özellikle büyük ve verimli sulama alanlarının "Katar&

Sabahattin Ali

  Sabahattin Ali'nin 1947'de kaleme aldığı 'Sırça Köşk' adlı hikayesi günümüzü de iyi anlatıyor. Ama biz başımıza bela olan sırça köşkü yıkamadık henüz! "Ey millet, birçok şey verdiniz, büyük sıkıntılara katlandınız, ama dostun düşmanın hayran olduğu bir sırça köşk elde ettiniz. Onun azameti, onun parlaklığı yanında üç beş çuval ekin, dört beş davar nedir ki? Biz sizin şanınız, şerefiniz için çalışıyoruz, sizin iyiliğinizden başka bir şey düşünmüyoruz. Bakın, bugün getirip bıraktığınız koyunların bile hepsini yemedik, boğazımızdan kestik, bir kısmını size geri vereceğiz. Bütün koyunların kelleleri halka dağıtılsın!" Sırça köşkten çıkan birçok hizmetkâr, biraz önce oraya canlı olarak giren, şimdi kesilip, yüzülüp kebap edilmeye başlanan koyunların kafalarını halka dağıtmışlar. Kelleyi alanlar dağılmak üzereyken içlerinden biri elindeki başa bakarak hayretle bağırmış: "İyi ama bu başın beynini almışlar!" Elebaşı balkondan seslenmiş: "Öyle. Fakat s

Harun KARADENİZ

Harun Karadeniz, Amerikan donanmasına ait 6. Filo'ya karşı düzenlenen eylemlerin önderlerindendi. İTÜ İnşaat Fakültesi'ni bitirdi. 12 Mart darbesi sonrası cezaevinde tutsak edildi. Cezaevinde kansere yakalandı. Sağlık raporlarına rağmen tedavi için tahliye edilmedi. Önce kolu kesildi. Ardından da 15 Ağustos 1975'te cezaevinde hayatını kaybetti. Uğur Mumcu meşhur 'Sesleniş' şiirinin bir bölümünü Harun Karadeniz'e atfetmiştir. "Kanserdik. Ölüm her gün bir sinsi yılan gibi, dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. Önce kolumuzu, omuz başından keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. Sonra da otuz iki yaşında, bırakıp gittik bu dünyayı ecelsiz..." [Uğur Mumcu-Sesleniş] İTÜ Ögrenci Birliği Başkanı İnşaat Mühendisi Harun Karadeniz'in anısına ve mücadelesine saygıyla... Işıklar içinde uyu.

SEÇİM KANUNU

  Seçim Kanunu'nda yapılması düşünülen bazı değişikliklerle ilgili saray çevresinin bir taslak hazırlama telaşı içinde olduğu belirtiliyor. Seçim sisteminde kendi menfaatlerine değişiklik yapanların tarihini incelerseniz bunu yapanların aynı zamanda gidici oldukları görülebilir. Elbette, şimdilerde şiddetle kınadıkları 12 Eylül darbecilerinin koyduğu yüzde 10 barajının tamamen kaldırılması yönünde bir emare görülmüyor. Hatta bunun yüzde 5'e düşürülmesi bile ihtimal dahilinde değil. Tahminen yüzde 7 olabilir. Meclis'te görmeyi istemedikleri partinin artık bir baraj sorunu olmadığı anlaşıldı. Bu değişiklik olsa olsa küçük ortağa bir jest olabilir. Yüzde 10 barajının ekmeğini yiyen AKP, 2002'de aldığı yüzde 34 oya karşın Meclis'in yüzde 66'sına sahip oldu. Yüzde 46'lık bir 'milli irade' ise Meclis dışında kaldı. Diğer taraftan, siyasi doğumlarını borçlu oldukları 12 Eylül'ün Seçim Kanunu'nda ki 'seçim çevresi barajı' sayesinde yıllarca t

Anne Kafamda Bit Var

Tarık Akan, asıl adı Tarık Tahsin Üregil. 1949 yılında İstanbul'da doğdu. Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği'ni bitirdi. 1970 yılında Ses dergisinin düzenlediği yarışmada birinci oldu. Bununla birlikte Yeşilçam'a girdi. Yüz ifadesi ve güleryüzü ile gençlik filmlerinin unutulmaz artisti oldu. Ve ardından 70'li yılların sonlarına doğru ülke son sürat bir iç savaşa ve kitlesel kıyımlara evrildi. Toplumsal sorunlara, işçi haklarına, emek mücadelesine duyarsız kalamazdı. 1977'den itibaren artık bıyıklı bir Tarık Akan toplumcu filmlerin yeni aktörü oldu. Bugün medyada ilk gençlik filmlerinin yanında pek gösterilmese de Tarık Akan'ın hayata bakışını yansıtan filmleri Maden, Yol, Sürü, Demiryol, Çark ve Kanal gibi toplumcu gerçekçi filmlerdi. Maden filmi 42 yıldır emekçilere yol gösteriyor. İşbirlikçi sarı sendikaları teşhir ediyor. Tarık Akan, 12 Eylül'ün sanatçılara uyguladığı baskı ve sansür politikasından da sıkıyönetimin hücrelerinden de nasibini al

Mütareke Basını

Bunlar mütareke basını yandaş medya! Çiftçinin bankalara olan borcu 121 milyar lirayı geçti! Borcun borçla kapatıldığı faizle borcun katlandığı bir yasal tefecilik düzenini 'çiftçiye para yağdı' diye veren bir gazetecilik örneği. Hem de bir tane değil devamlı ulufeyle beslenen onlarca 5Y1B medyası... ●Elbette Nevşehir’de Ziraat Bankası'nda kendini yakan çiftçiden bahsetmez! ●Elbette sattığı sütün aldığı yemi karşılamadığını söyleyerek sütünü döken amcadan bahsetmez! ●Elbette bütçeden bugüne dek çiftçiye yasal olarak ayrılması gerekirken ayrılmayan 170 milyar liranın beşli çeteye gittiğinden bahsetmez! ●Elbette bütçeden 18 yılda faize yani Londra tefecilerine, Galata bankerlerine 1 trilyon lira ödendiğinden bahsetmez! ●Elbette bugün 33 milyon yurttaşa ait toplam 720 milyar lira kredi borcu bulunduğundan bahsetmez! ●Bu borcun 184 milyar lirasının takipte yani icrada olduğundan bahsetmez! ●Elbette Sabah-Atv grubunun satışını talimatla finanse eden Vakıfbank'tan bahsetmez!

Cüppe

  Habertürk'te ki "kız çocuklarının korkulu belası, karma eğitim düşmanı, laiklik düşmanı, kadın düşmanı, emek düşmanı, eşitlik düşmanı, sol düşmanı" zatın uzun zamandır allanıp pullanması bundan 10-15 yıl öncenin açık oturum programlarını gayet iyi hatırlayanlar için Feto'nun allanıp pullanmasına nasıl da benziyor! Bir de karşılarına büyük deri bir koltuk koymuşlar; sanırım jetskiliye ayıp olmasın diye! O dönemin utanmaz liboşları Feto'nun yeraltı örgütlenmesini sivil toplum diye sunuyorlardı. Laik devletin düşmanı tarikatlar kötü, Fetö cemaati çok iyi diyorlardı. Bu bir pazarlama stratejisiydi. Şimdi Selefi katil oluşumlar kötü, biz ehlisünnet tarikatlar iyiyiz diye ortaya çıkıyorlar ve topluma 'rol model' olarak sunulan ağzı laf yapmasıyla 'ünlü' bu zat üzerinden bu sefer de tarikatlar allanıp pullanıyor. Özellikle küçük bir kız çocuğuna yaptığı cinsel tacizi ayan beyan ortaya çıkan Halveti tarikatı liderinin ve türevlerinin bir kez daha deşifre

Bahriye ÜÇOK

  30 yıl önce Bahriye Üçok'u evinde bombalı bir paketle katleden zihniyet bugün işid gibi selefi terör örgütleriyle devam ediyor. Aydınlanma mücadelesinde katledilen Bahriye Üçok'u saygıyla anıyoruz. Mekanı cennet olsun. 6 Ekim 1990

Ahmet Taner KIŞLALI

Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999'da bombalı saldırı sonucu katledildi. Sadece 4 gün önce Cumhuriyet'teki yazısında Fetullahçı terör örgütünün sinsice kendini maskeleyerek örgütlendiğini ifşa ediyordu. "... Öte yanda Fethullah Gülen. Son yıllarda, kamu önünde ağzından tek bir cumhuriyet karşıtı söz çıkmamış. Devlet büyükleriyle iyi ilişkiler kurmuş. Ordu dışında hemen tüm önemli kurumlarda önemli 'mevziler' elde etmiş. ABD'nin etkin desteğini sağlamış. Görünüşte Atatürk'e ve cumhuriyete saygılı. Ama tüm eğitim ağı ile, cumhuriyetin temellerini ağır ağır kemiriyor. Amacına ürkütmeden, acıtmadan ulaşma yöntemini seçmiş." Muammer Aksoy'la başlayan 90'lı yılların siyasi cinayetleri Ahmet Taner Kışlalı ile devam etti. Cumhuriyet tarihinde ne ilk ne de son oldu. Tarikat ve cemaat yapılanmalarının 1980 sonrası hızla devlet katında örgütlendiği bir dönemde bunu teşhir eden aydınlarımıza bir bir kıydılar. Ahmet Taner Kışlalı katledildiğinde An

Salgında Patrona Kıyak

Çalışma hayatının giderek esnekleştiği ülkemizde sendikalaşma oranının düşük olmasından ve sendikaların cılız açıklamalarından güç alan AKP iktidarı salgını fırsata çevirerek emekçilerin kazanılmış haklarını birer birer yok etmektedir. Geçtiğimiz hafta 16 Ekim’de sunulan torba kanun teklifinin içinde ki bir maddeyle ‘25 yaş altı genç istihdamının teşvikine yönelik’ olduğu iddiasıyla bir dizi değişiklik teklif ediliyor. İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi adıyla sunulan bu torba kanun teklifi ile AKP, istihdamı teşvik etme bahanesiyle sömürüyü katmerlemeye hazırlanıyor. Esnek istihdamın yolunu açtıktan sonra bunun sınırlarını devamlı genişleten hükümet, şimdi de 25 yaş altı ve 50 yaş üstü yaş gruplarının bir şart aranmaksızın belli süreli çalıştırabilecekleri düzenlemeyle yaşlılık primi ödenmeyen ve emeklilik hakkı olmayan bir çalışan grubu oluşturuyor. Yani tecrübesiz, acemi ve işe yaramaz olarak gördükleri yaş grupları için zat

SARAÇOĞLU

Ankara'da Kızılay'ın hemen yanıbaşında Kumrular Sokak'tan Necatibey'e doğru sıralanan lojman binaları ve anıt ağaçlardan oluşan Saraçoğlu Mahallesi'nin terk edilmiş görüntüsü Cumhuriyet için manevi değeri olan bir kamusal alana yakışmıyordu. Bunu zamanla daha rahat kabul ettirmek için önce atıl bıraktılar sonra da TOKİ'ye devrettiler! Pandemi yasağına rağmen Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından tanıtım toplantısı yapıldı. "Mahalle kültürünün yansıtılacağı" gibi hayali bir kavram ile reklam ve haber spotu haline getirildi. Sözde restorasyon adı altında inşaat işine başlandı. Ticaret merkezi, ofis ve otel olarak düzenleniyor. O bölgede ticaret merkezine ihtiyaç yok. Zaten her taraf dükkan ve ofis. Simge olmuş 80 yıllık bu kamusal alan ticaret merkezi değil bir eğitim merkezi olabilirdi. Resmi adı Namık Kemal Mahallesi olan ve ülkemizin ilk planlı toplu yaşam alanı olan Saraçoğlu'nun yapım tarihi 1944 yılıdır. Bakanlıklarda çalışanların konut sorunu

Kutlamaya Değil Mücadeleye

Cumhuriyet demek balo ve konser demek değildir. Bu seçkinciliğin halkta bir karşılığı yok. Cumhuriyetin kurduğu ve miras bıraktığı yüzlerce kurum emperyalizm ve onun yerli işbirlikçilerince yağmalandı, yağmalanıyor. Böyle bir ortamda kutlama değil mücadele gerekir. Küreselleşme ile şekillenen düşünce kuruluşları bize içinde Atatürk olmayan bir Atatürkçülük ve içinde bağımsızlık fikrinin olmadığı bir Cumhuriyet dayatıyorlar. Cumhuriyetin değerleri bağımsızlık, kamucu ve korumacı ekonomi, kendi fabrikasını kurma, kendi madenini işletme, aydınlanma, bilimsel gelişme, kadının toplumda yer alması, kız-erkek bütün çocukların eğitimden eşit yararlanması, çiftçinin emeği, işçinin alınteri demektir. Karşı devrimle birlikte yaygınlaşan seçkinci, halktan kopuk, ülkenin yağmalanmasına ses çıkarmayan, bağımsızlığı imkansız bir şey olarak gören, küresel dünya düzenine uyum sağlamış içinde Mustafa Kemal olmayan şekilci bir Atatürkçülük bize yol gösteren rehber bir ideoloji değildir! 75 yıldır karşı d

AFFETME!

19 Mayıs 1919'da Samsun'da kurtuluşun kıvılcımını yakan Gazi Mustafa Kemal Paşa ve yol arkadaşları 27 Aralık 1919’da uzun ve kutsal bir yolculuğun son durağı Ankara'ya girerken ne düşündüler acaba? İnanç ve umut dışında bir şeyleri olmayan bu kadro, Ankara'yı karargâh yapacak ve 9 Eylül 1922'de İzmir'de son bulan Kurtuluş Savaşı'nı örgütleyecektir. Yedi düvele, İngiliz Kemallere, Damat Ferit ve Dürrizade'ye, Ve yağma ile yaptığı sermayeye sahip çıkan, Bir avuç ayana karşı. Doymak bilmeyen talana karşı. Ve İngiliz paşalarına karşı. Dosta ve düşmana karşı. Bir yandan Tayyar Rahmiye'nin Bir yandan Çete Ayşe'nin Ve Gördesli Makbule'nin kurşunlarıyla Kan ve barut, Kan ile ihanet Karanlık ile aydınlık Ve sonunda, Yeni bir ülke kuruldu. Ve eski ile yeninin kavgası. Yeniye düşman olan bir tarafta. Bir tarafta kavga, Diğer tarafta işbirlikçi. Bir tarafta Cumhuriyet'i kuranlar. Diğer tarafta mirasyediler...   Affet

İŞ ?

  Türkiye'nin işsizlik tablosunu işine geldiği gibi yorumlayan tuzu kuru bir azınlık, salgının yarattığı krizi de örtbas etmeye çalışarak hedefine işsizleri koyuyor. Kafalarında ki 'iş beğenmeme' algısını kendi etraflarında ulufe bekleyen bir kitleden yola çıkarak oluşturup sonra da milyonlarca işsizi bu şekilde suçluyorlar. Bunlar iktidar elitinin tuzu kuruları ve düzenin 'kraldan çok kralcı' bekçileri! Toplumun demokratik kurumları, sendikaları, dayanışma örgütleri, ilerici damarı ve işsizlerin ta kendisi az sayıda örneği hariç tutarsak sesini yükselt(e)mediği için bu tuzu kuruların sesi hiç olmayacakken daha fazla duyuluyor. ... Bu murdar sese örneğin beş yüz bin işsiz ve atanmayan öğretmen ile yüz bin işsiz mühendis acaba 'hangi işi beğenmeli' diye sorabiliriz. Mesela asgari ücretle çalışabilirler mi? Muhtemelen evet derler. Hali hazırda şuan kayıtlı istihdamda ki çalışanların üçte biri zaten asgari ücretle çalışıyor. İş beğenmeyen asgari ücr

ERDAL İNÖNÜ

ODTÜ Rektörü (1970-1971), SHP Genel Başkanı (1986-1993), 49. Hükümet (1991-1993) Başbakan Yardımcısı, Fizik Profesörü, Bilim İnsanı Sayın Erdal İnönü’ye saygı ve minnetle... 1926-31 Ekim 2007,

ELAZIĞ DEPREMİNDEN İZMİR'E

24 Ocak 2020 tarihinde yaşanan Elazığ depreminden dokuz ay sonra İzmir depremi yaşandı. Bu yılın başında 41 insanımızı depremde kaybetmişken şimdi de 58 insanımızı kaybettik. Mekanları cennet olsun. Arama kurtarma çalışmaları devam ediyor. Daha fazla kaybımızın olmaması tek temennimiz. Ateş düştüğü yeri yakıyor! Peki, bir sonra ki ateş nereye düşecek? İstanbul’a mı? Yalova’ya mı? Bingöl'e mi? ... Her seferinde bir hafta deprem konuşuluyor ve ardından unutuluyor. İş cinayetleri yaşanıyor. Soma'da 301 madenci tedbirsizlikten ölüyor ve ardından yine unutuluyor. Elazığ depremi sonrasında maalesef günlerce sadece fay hatları konuşuldu! Şimdi yine aynı hata yapılıyor. Fayları yeterince konuştuysak artık eski binaların dönüşümünün neden yapılmadığını, nasıl yapılacağını, yapı denetim sistemini, iki matematik netiyle öğrenci alan mühendislik fakültelerini konuşmak ve ciddi kararlar almak lazım. Daha büyük acıların yaşanmaması için çok geniş kapsamlı çalışmalara ihtiyacımız va

İLHAN ERDOST

  İlhan Erdost'un Anısına... "Ben babamı hiç görmedim. Sesini teypten seçtim. Yüzünü fotoğraftan sevdim. Kollarında bir fotoğrafım da yok. Çünkü babamızı Mamak Askeri Cezaevi’nde öldürdüler. Döverek!" Alaz Erdost Yayıncı İlhan Erdost, 12 Eylül darbesi sonrasında yasak yayın basma ve bulundurma gerekçesiyle abisi Muzaffer Erdost ile birlikte gözaltına alındı. 7 Kasım 1980 günü Astsubay Şükrü Bağ'ın talimatıyla bir askeri araç içinde tekme ve sopalarla başlayan linç Mamak Askeri Cezaevi'ne girişte devam etti. İlhan Erdost aldığı darbeler sonucu katledildi. Anısına saygıyla... [İlhan Erdost-7 Kasım 1980]

Tarım Bütçesi Yanıltmadı

Geçen yıl 2019 bütçe görüşmelerine ilişkin Kırşehir Çiğdem Gazetesine yazdığım yazıda dikkat çektiğim tarımsal destekleme bütçesi 2020 içinde kanuna aykırı oranda devam ediyor. “Çiftçinin, tarımla geçinmeye çalışanların görülebilmesi için tarımsal desteklemeye ayrılan 16 milyarlık bütçenin de 44.5 milyar lira olması gerekirdi. Çünkü Tarım Kanunu 21. Madde ’de görüleceği üzere tarımsal desteklemeler GSYH'nin (Milli gelirin) en az yüzde biri kadar olmalıdır.” (18.12.2018) Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal tarafından açıklanan 2020 bütçe teklifi açıklamasına göre tarıma ayrılan destekleme bütçesi 22 milyar lira olarak teklif edilecek! Tarım Kanunu'na göre 2020 yılı için tarımsal desteklemeye ayrılması gereken bütçe milli gelirin en az yüzde biri yani 51 milyar lira olması gerekirken 2020 bütçe teklifine göre bunun 22 milyar lira olacağı açıklandı. Yani müjde olmaktan bir hayli uzak. 2006 yılında yürürlüğe giren bu kanundan itibaren bugüne dek çiftçiye ayrılması gerektiği hâlde

Seçimlerde Hatırlanan Bir Çiçekdağı

  Çiçekdağı, ilçe statüsü Osmanlı döneminden gelen bir yerleşim yeri. 1845 yılında Boyalık köyü olarak yer alırken 1855 yılında Mecidiye ilçesi olmuş, Cumhuriyet ile birlikte Çiçekdağı. Nüfusu altı bin civarında seyreden, ilimize 75 km uzakta ancak gözlerden epey ırak kalmış ve Yerköy’ün gölgesinde kalmış bir ilçe düşünün. Resmi olarak ilçe fakat sosyal ve ticari hayatıyla bir kasabayı andırıyor daha çok. Çiçekdağı çarşısında birkaç bakkal, manav tarzı dükkânlar bulunur onun harici mecburen Yerköy’e gidilir. Yakın bir zamana kadar hizmet veren adliye, askerlik şubesi, meteoroloji gibi kurumlar maalesef kapatılarak Yerköy’e taşınmıştır. Bu kadar bilgiden sonra asıl meseleye gelelim. Çiçekdağı kabuğunu kıracağı çehresini değiştireceği insanlara kavuşmak istiyor. Kendisini Çiçekdağı’na ait gören insanların Çiçekdağı’nı temsil etmesi gerekiyor. Seçim öncesi gelen misafirlere sorulması lazım bu ilçenin nüfusu yıllardır neden artmıyor? Yirmi birinci yüzyılda sadece bina değil Çiçekdağı’nın ç

Atatürk Döneminin Kıdem Tazminatı Hedefte

Çalışma hayatının giderek esnekleştirildiği ülkemizde sendikalaşmanın düşük olmasından ve sendikaların cılız açıklamalarından güç alan AKP iktidarı salgını fırsata çevirerek emekçilerin kazanılmış haklarını birer birer yok etmektedir. 16 Ekim 2020’de Meclis’e sunulan torba kanun teklifinde ki bir maddeyle ‘25 yaş altı genç istihdamının teşviki’ iddiasıyla kıdem tazminatı, emeklilik güvencesi gibi hakları adım adım yok eden bir dizi değişiklik teklif edildi. Bu torba kanun teklifi alelacele 22-23 Ekim’de Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşüldü ve kabul edilerek Genel Kurul’a sunuldu. 3 Kasım’da Genel Kurul’da görüşülmeye başlanmasından sonra ise sendikaların eylemleri gündeme düşmeye başladı. İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi adıyla sunulan bu torba kanun teklifi ile AKP, istihdamı teşvik etme bahanesiyle 25 yaş altı ve 50 yaş üstü yaş gruplarının bir şart aranmaksızın belirli süreli çalıştırabilecekleri, yaşlılık priminin ödenmeyec