Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Cumhuriyet Aslında Nedir?

Statüko, vesayet, sivilleşme, geçmişle hesaplaşma, demokrasi gibi ağdalı kelimelerle toplum mühendisliği çalışmasını 2010 referandumuyla taçlandıran ve ardından koşar adım bir takunyalı faşizm rüzgarını estirenlerin Atatürk ve Cumhuriyet değerlerine olan düşmanlığını sadece içi boş argümanlarla ve dini sömüren bir gericilik üzerinden tanımladığını görüyoruz. Peki bu derece düşman oldukları Cumhuriyet değerleri nedir? Tam Bağımsız Türkiye'dir. Sevr planının def edilmesidir. Nezahat Onbaşı, Şerife Bacı ve Çete Emir Ayşe'dir elinde mavzeriyle Ege dağlarında. Müftü Ahmet Hulusi’dir, Mehmet Rıfat’tır. Cümle sarıklı ulema İngiliz'in emriyle katli vaciptir derken. Ve İngiliz'e, Fransız'a verilen ayrıcalıkların kaldırılmasıdır. Kamulaştırmadır. İmtiyazlı bir müteahhit çetesinin olmamasıdır. Cumhuriyet demek kadınların da nüfus sayımında sayılmasıdır. Seçme seçilme hakkıdır. İlk kadın belediye başkanı Sadiye Hanım'dır. Cumhuriyet demek eğitimde fırsat e

Seçim Muharebesi

31 Mart yerel seçimlerinden zaferle çıkan Ekrem İmamoğlu'na gecikmeli verilen mazbata 17 gün sonra gasp edildi ve emir komuta zinciriyle seçimin yenilenmesi dikte edildi. Aslında 17 gün boyunca 17 yılın bir özeti yaşandı. Demokrasiyi inilip binilen bir araç olarak görenlerin gerçek yüzünü tüm millet gördü. Kazanınca "milli irade" diyenlerin kazanamadıklarında ne kadar küçülebildiklerini tüm millet gördü. Hiçbir hukuki gerekçe olmadan işinden atılan KHK'lıların oy kullanmamaları gerektiğini söyleyecek kadar acizleştiklerini tüm millet gördü. Tamamen soyut gerekçelerle hayali itirazlarla süreci uzatanların aslında beka değil zekâ sorunları olduğunu tüm millet gördü. Ülkenin en büyük şehrini, sanayinin finansın merkezini kazanamamanın hırsıyla bu şehri 17 gün boyunca kaosa terk ettiler. Ve 17 günde takke düştü kel göründü! YSK 4'e karşı 7 oyla İstanbul seçiminin yenilenmesine karar verdi(rildi)! Ülkeyi bu hâle getirenlerin günlerdir beka kelimes

"Kesin Bir Şeyler Oldu"

Tarih: 22 Ocak 2019 Konuşan: YSK Başkanı Sadi Güven "Sahte seçmen de yok, mükerrer seçmen de yok, hayali seçmen de yok!" Sadi Güven'in seçimden önce bir sıkıntı olmadığına dair söylemleri arşivlerde duruyor iken şuan yaşananlar seçmen iradesinin gaspı değil de nedir? Onca sorun seçim sonrası somut bir çözüm beklerken gelinen nokta ortada! İşsizlik rakamları, hayat pahalılığı, zamlar umurlarında değil. Çiftçi gübre atamıyormuş umurlarında değil. Çarşı pazar yanıyormuş umurlarında değil. Ekonomi raydan çıkmış umurlarında değil. Umurlarında olan tek şey İstanbul'un rantı, 16:9 kuleleri, rezidansları, tarikatlara aktarılan milyarları... CHP'nin kazandığı yerleri nasıl oyalarız nasıl geciktiririz diye 81 il için farklı farklı içtihatlar oluşturuldu! Hukuk katledildi. Hukuk İstanbul'da farklı, Balıkesir'de farklı, Muş'ta farklı, Isparta'da farklı işliyor şuan! "Hiçbir şey olmamış olsa da kesin bir şeyler oldu" sözünün gar

Her Yıl 6'dan Fazla 'Soma'

Türkiye'de iş kazaları ve iş cinayetlerine bakış açısı birçok konuda olduğu gibi yine sadece sayısal veriler üzerinden ilerliyor. Olayın arka planında yatan ideoloji, emek sermaye çelişkisi, taşeronlaşma, sendikasızlaştırma ve yandaş sendika sistemi hep göz ardı ediliyor. Konu sadece işçilerin eğitimsizliği etrafında dönüyor. Ana Haber bültenlerinde ise sansasyonel bir rakam yoksa iş kazalarının gündemde yeri bile yok. Son yaşanan Soma, Ermenek ve Torunlar facialarının bir müddet gündemde kalması ve ardından tekrar yaşanan suskunluk ve sorumsuzluk dönemi de buna örnek. Örneğin bu ülkede 2018 yılında iş cinayetleri sonucunda 1923 işçi hayatını kaybetti. Yani her yıl 6'dan fazla Soma Katliamı yaşanıyor aslında. İş kazaları AKP ile başlamadı elbette ama taşeronlaşma, sendikasızlaştırma ve grev düşmanlığı bu dönemde en üst seviyeye yükseldi. Kıdem tazminatından bir fon yaratma arzusu bu dönemde yüksek sesle dile getirilebilir oldu. Esnek çalışma ve kamu eliyle 6 aylık,

Kırşehir Artık Değişim Diyor

Orta Anadolu’da yeniden halkçı belediyecilik rüzgarı esiyor. Kırşehir Orta Anadolu’nun tam merkezinde duruyor. Ve Ankara'da başlayan değişim rüzgarı Kırşehir’i de içine almış durumda. Arşivlerden otuz yıl öncesine bakacak olursak “Demokrasi Gazisi” Kırşehir’de 26 Mart 1989 yerel seçimlerinden birinci çıkan SHP adayı Mehmet Ali Yapıcı birkaç ay sonra üzücü bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetmişti. 18 Şubat 1990’da yeniden yapılan seçimlerde iktidarda ki ANAP’ın bakanlarla yaptığı yoğun propagandaya rağmen Fatma Girik'li, Nurettin Sözen'li seçim çalışmaları sonucunda SHP yeniden birinci çıkmış ve Doktor Cahit Gürses belediye başkanı olmuştu. Tüm ülkede olduğu gibi Kırşehir'de de SHP halkçı belediyecilik rüzgarını estirmişti. Ancak gerek yerel gerek ulusal siyasette ki gidişatın bir sonucu olarak 1994’te belediye yönetimini yedi yüz oy farkla MHP'ye devretmişti. O günden bu yana tam yirmi beş yıl yani çeyrek asır geçti. Şimdi Kırşehir'de Selahattin Eki

"Zulme Karşı Susan Dilsiz Şeytandır"

Başta Diyanet İşleri Başkanı Erbaş ve kadrolu TV programcısı Hatipoğlu olmak üzere bu zihniyetin temsilcileri depremin sadece dua ile önleneceğini, dualarımız sayesinde zarar görmeyeceğimizi söylemeye başladılar. Elbette söyleyene değil söyletene bakacaksın. Muktedir; aldırmadığı önlemler, AVM diktiği toplanma alanları ve iç ettiği deprem vergileri gündeme gelmesin diye bu kişileri ortalığa sürdü. Tıpkı Soma Katliamından sonra cüppeli tarikat üyelerini ve türevlerini Soma'ya gönderip; takdiri ilahi, kaza, şehit ve benzeri söylemlerle ailelerin öfkesini yumuşatmaya çalıştıkları gibi. Hiç bir din ‘başınıza gelen olayların sorumlusunu aramayın, susun, zulmü kabullenin’ demez! Bu dünyada zulme karşı gelmek, haksızdan hesap sormak, adalet aramak esastır. Peygamber, "Zulme karşı susan dilsiz şeytandır!" demiyor mu? Diğer yandan 1999'da ki büyük depremden sonra geçen 20 yıl boyunca ülkenin sanayisinin neredeyse tamamının bulunduğu ve yaklaşık 20 milyon insanın yaşadı