Ana içeriğe atla

SEN ÜRETME BEN İTHAL EDERİM



“Önceden buğdayı bile dışarıdan alırdık şimdi ipekliyi bile memlekette üretiyoruz.”
Yıl 1930...

Bu veciz sözü algılayamayacak insanlarca yönetiliyoruz.
Bu sözün ülkenin geçmiş tarım politikasını ve geldiğimiz noktayı bu kadar iyi özetleyebildiği aşikar.

Tarım ve Orman Bakanlığı tarım konusunda bir sorun olmadığını düşünüyor!
İthalat rakamları Sayın Bakan’ı yalanlıyor maalesef.
Bu ülkede 5 milyon ton buğday ithal edildi 2017’de.

Yine bu ithal buğdayın un imalatında kullanıldığı ve üretilen unun ihraç edildiği ileri sürülüyor. Ayrıca piyasanın da kontrol altında tutulduğu iddia ediliyor. Ancak unun 6 aylık serüvenine baksanız bunun doğru olmadığını görürsünüz. Elli kilogramlık un 70 liradan 130 liraya çıktı. Demek ki ithalatın bir etkisi olmamış zamlara.

TÜİK verilerine göre, son 16 yılda 46 milyon ton buğday ithal edildi. Tüm bunlara 13 milyar dolar ödeme yapıldı.
2002-2017 arasında tarım ürünleri toplam ithalatına ise 190 milyar dolar ödendi.

İthalata ödenen bu rakamlar yabancıya değil yerli üreticimize, çiftçimize ödenmeliydi oysa.

2006 yılı 5488 sayılı Tarım Kanunu’na göre tarımsal destekleme milli hasılanın en az yüzde 1’i olmak zorunda diye ifade ediliyor. Ama bu rakam % 0.5 civarında kaldı hep.
Bu yasaya göre, çiftçi bugün devletten 120 milyar lira alacaklı durumda.

Ülke hayvancılığı da 2010’dan beri ithal ile terbiye ediliyor.
2010 yılından beri 6 buçuk milyon canlı hayvan, 272 bin ton karkas et ithal edildi.

Denize düşen yılana sarılıyor. Enflasyonu düşürmek için ise ithalata sarılıyorlar.
Son günlerde et fiyatı yüksek diye yine besiciler tehdit edildi ve bu düzen böyle devam ettiği sürece üretici hep tehdit edilecek.

Her seferinde sallanan parmaktan nasibini alan bir üretici kesimi var. Tabi buna karşın üretici örgütlerinin, odaların, birliklerin suskunluğu da ortada. Tüm bunlar birleşince devamlı tehdit edilen bir tarım cephesi çıkıyor ortaya.

Çiftçiye resmen sen üretme ben ithal ederim deniliyor.

Son olarak çerezlik ay çekirdeği Çin'den ithal edildi. 'Çitlek’ son derece stratejik bir ürün demek ki.
60 bin ton ürün getirildi ve kendi çiftçimizin ürünü harmanda çürümeye terk edildi.

İthalat rakamları burada duruyor.
İşte Halep işte arşın.
İnanmayan TÜİK verilerine baksın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HENDESE-İ MÜLKİYE

CIVIL ENGINEER - (SİVİL) İNŞAAT MÜHENDİSİ Mühendis kelimesi Arapça kökenli "hendese" yani geometri kelimesinden türemiş geometri bilen anlamına gelir. Osmanlı Devleti' nde askeri kökenli bir eğitim modeliyle ordu ihtiyaçlarını karşılamakla başlamasına müteakip sivil ihtiyaçları da gideren bir meslek alanına dönüşmüştür. 1773 Mühendishâne-i Bahrî Hümâyûn 1775 İstanbul Haliç Tersâne-i Âmire-              Hendese Odası 1781 Mühendishâne  1795 Mühendishâne-i Cedîde  1806 Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn 1883 Hendese-i Mülkiye Mektebi 1909 Mühendis Mekteb-i Âlîsi 1928 Yüksek Mühendis Mektebi 1944 İstanbul Teknik Üniversitesi *Mimar SİNAN (1489-1588)  Aslında Mimarlık ve İnşaat mühendisliği henüz birbirinden ayrılmamış toplam bir disiplin iken ilk inşaat mühendisi 1586 tarihli bir Vakfiye'ye istinaden Mimar Sinan sayılmalıdır. Bkz. Evliya ÇELEBİ- Seyahatname  Edirne Selimiye Cami'si için Mimar Sinan'a atfen "Mimar ve Mühendis-i Kâmi

Anlatılan, Cumhuriyet Aydını Bir Ailenin Hikayesidir

Bir kuşağın devrimci aydınlarından Adnan Cemgil felsefe öğretmeni, yazar ve Fransızca ile Rusça'dan çeviri yapmış bir çevirmendir, eşi Nazife Cemgil de felsefe öğretmenidir. Nazife Cemgil'in babası, Muğla'da Kuvayı Milliye'yi örgütleyen Ağır Ceza Reisi Cemal Bey'dir.* Adnan Cemgil, Behice Boran ile Türk Barışseverler Derneği'nin kurucularından ve derneğin genel sekreteridir. Kore Savaşı'na asker gönderilmesini protesto edip ABD karşıtı bildiri dağıttıkları için tutuklanır ve 15 ay cezaevinde kalır. Suçlama, ABD ile dostluğu bozmaya çalışmaktır! Emperyalizmin yarı sömürgesi olmaya razı edilmiş bir ülkede birçok aydın bu suçlamalardan nasibini alır. Aynı dönem Nazife Cemgil de Yozgat Lisesi'ne sürgün edilir. 1951-1955 arası Yozgat Lisesi'nde görev yapar. Oğulları Sinan ve Dumrul Cemgil de ilkokula 1951-1952 döneminde Yozgat'ta devam ederler ve bir dönem burada okurlar. Ardından cezaevinden çıkan Adnan Cemgil çocukları ile İstanbul'a gider.

Çiçekdağı (Mecidiye) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Milli Mücadele döneminde Çiçekdağı gerek Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile ileri gelenleriyle gerek Ali  Galip Bey gibi cephede gerekse de Çapanoğlu isyanı sırasında isyanın ilçelerine sıçramasını önleyip  (Kırşehir’in ardından Konya’daki diğer hilafet yanlısı isyancılarla buluşma noktasında önemli) Ankara  ile devamlı bilgi alışverişinde olmaları ardından da isyanı bastıran Çerkez Ethem’e rehberlik etmeleri  ile kayda değer katkılarıyla adlarından söz edilmeyi başarmış değerli insanları içinden çıkarmış bir  ilçedir. Çiçekdağı ilçesinde o dönem aynı düşünceye hizmet amacıyla kurulmuş olan; Çiçekdağı (Mecidiye)  Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de başta cemiyet başkanı Dağıstan Bey olmak üzere, cemiyet kâtibi Hacı  İbrahim Efendi, müftü Hayrullah Efendi, Belediye Başkanı Necip (İnce) Bey ile cemiyetin gençlik  kollarını oluşturan Osman Şevki (Çiçekdağ), Reşat Akyön ve Ali Galip (Gençoğlu) Bey’in kurdukları  Çiçekdağ Tenvir-i Efkâr Yurdu ve Çiçekdağ Türk Ocağı Şubesi müşterek çektikleri bir tel