Mustafa Kemal Paşa’nın 1
Mart 1922 tarihli Meclis açılış konuşmasında maliye alanında söylediği ‘halkı tazyik ve izrar etmekten içtinap’
yani ‘halka baskı yapmaktan ve ona zarar
vermekten kaçınmak’ ilkesi günümüz vergi politikası nasıl olmalıdır
sorusuna en iyi cevap olabilir.
“Bundan dolayı mali
yöntemimiz, halka baskı yapmaktan ve ona zarar vermekten kaçınmakla birlikte mümkün
olduğu kadar dışarıya ihtiyaç duymadan ve yokluk çekmeden yeterli gelir temin
etmek esasına dayalıdır.”
1924 tarihli Teşkilat-ı
Esasiye Kanunu vergilerin ancak kanunla salınacağını ve tahsil edileceğini
anayasal güvenceye kavuşturmuştu. Oysa meclis aritmetiğinde parmak sayısından
başka bir demokratik anlayışı olmayanlar halkın ödeme gücüne bakmadan istediği
vergiyi istediği oranlarda salabiliyor.
Tahminler
Yine Tutmadı
2019 yılı Bütçe Kanunu’nda
961 milyar lira olarak belirlenmiş olan merkezi yönetim giderleri, Hazine ve
Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı 2019 yılı gerçekleşmelerine göre 1 trilyon
lirayı buldu. Bunun 100 milyar liralık kısmını faiz giderleri oluşturdu. 2018
yılı gerçekleşmelerinde faiz giderleri 74 milyar liraydı. Yani faize ödenen para
bir yılda yüzde 35 arttı. Ayrıca 2018’de faizin payı toplam giderlerin yüzde
8.9’u iken 2019’da bu pay yüzde 10’a yükseldi. AKP, 17 yılda bütçeden faiz için
toplam 932 milyar lira harcadı.
Gelirler toplamı ise
875.8 milyar lira olarak gerçekleşti. Bir önce ki yıla göre bütçe gelirleri
yüzde 15,5 artarken, giderler yüzde 20,3 oranında arttı.
2019 yılı bütçe açığı
80.6 milyar lira olarak hedefleniyordu. Açıklanan gerçekleşmelere göre bütçe
açığı yüzde 50 artışla 123.7 milyar lira oldu. Açığı kapatmanın en kolay yolu ise
vergiyi ekonomik gücü olmayan halkın sırtına yıkmak. Çünkü ekonomik güce erişen
vergi ödememe gücüne de erişiyor. Vazgeçilen vergiler buna örnek. Vazgeçilen
vergileri tanımlayan ‘vergi harcaması’ 2019 yılı için 178.7 milyar lira, 2020
yılı için 195.6 milyar liradır. Genel anlamda pek çok kalemi bünyesinde
barındırsa da 2019’da 28 milyar lirasını, 2020’de 40 milyar lirasını Kurumlar
Vergisi muafiyetleri oluşturmaktadır. Yine diğer vergilerin içinde de sermaye
kesimini memnun etmeye yarayan binlerce muafiyet bulunmaktadır. Geniş halk kesimini ilgilendiren
muafiyetleri bir kenara bırakırsak mükellefi olduğu vergileri bile ödemeyen
üstüne birde binlerce kalemde vergi muafiyeti tanınan sermaye kesiminden
alınmayan vergiler bu ülkenin bütçe açığını gidermeye fazlasıyla yetecektir.
Vergi
Hedefleri Tutmadı
2019 yılı Bütçe Kanunu’nda
vergi geliri hedefi 756.5 milyar liraydı. Orta Vadeli Program’da (OVP) ise yılsonu
itibarıyla bunun 667 milyar lira olacağı tahmin edilmekteydi. Açıklanan
gerçekleşmelere göre 673.3 milyar lira vergi toplanabildi. Sonuca bakılırsa hedeflenen
vergi gelirinin ancak yüzde 89’u toplanabildi ve 83 milyar liralık vergi hedefi
buhar oldu. Bir önce ki yıla göre bütçe giderlerinin yüzde 20’lik artışına
karşılık vergi gelirleri onca tüketim teşvikine rağmen sadece yüzde 8 arttı.
Dolaylı
Vergilere Devam
Verginin dolaylı ve
dolaysız vergiler olarak iki ana başlıkta toplandığı bilinmektedir. Dolaylı
vergiler, tüketilen mallardan ve hizmetlerden alınan vergileri içeriyor. Bunlar
KDV, ÖTV, Özel İletişim Vergisi gibi ürünün fiyatının içine eklenmiş/gizlenmiş
vergilerdir. 1 milyon liralık konutta yüzde 1 oranında alınırken simitte yüzde
8 alınan KDV gibi. Bu kış günlerinde moda haline gelmiş olan 700-800 liralık
doğalgaz faturalarında ki yüzde 18’lik KDV gibi. Çiftçinin mazotunda yarıdan
fazlası vergi olurken yatta, pırlantada sıfırlanan ÖTV gibi.
Geniş halk kesiminin
ödediği bu dolaylı vergiler, toplam vergi gelirlerinin yüzde 65’ine denk
geliyor. OECD ortalaması ise yüzde 46! AKP dönemi boyunca yüzde 65-70 arasında
bir paya sahip dolaylı vergiler, yaşanan krizin etkisiyle alım gücünün düşmesi
sonucu 2019 yılında yüzde 58’e geriledi.
Detaylı
Bakarsak
Vergi gelirlerinin küçük
kısmını oluşturan dolaysız vergiler ise kazançlardan ve gelirden alınan
Kurumlar Vergisi ile Gelir Vergisi’dir. Gerçekleşme rakamlarına göre kimlerin
gerçek vergi rekortmenleri olduğuna yakından bakalım.
Kurumlar Vergisi 2019
yılı için 74 milyar lira beklenirken, gerçekleşmede 78.8 milyar lira oldu. Bu
rakam vergi gelirlerinin yüzde 11,7’sine denk geliyor. En son açıklanan 2018
yılının Kurumlar Vergisi rekortmenlerine baktığımızda ilk on şirketin altısı
bankalardan oluşmakta olup Merkez Bankası 10.6 milyar lira ile birinci sırada
yer almıştı. Ziraat Bankası, Vakıflar Bankası ve Eti Maden de listede ama ülkenin
kaymağını yiyen holdingleri boşuna aramayın.
Gelir Vergisi ise 2019
yılı için 172 milyar lira beklenirken, gerçekleşmede 162.7 milyar lira oldu. Bunun
büyük kısmı çalışanların maaşı eline geçmeden kesilen Gelir Vergisi’dir. Asgari
ücretli işçi sayısını 8 milyon olarak düşünürsek sadece asgari ücretliden
alınan Gelir Vergisi 13 milyar lirayı bulmaktadır. Bu düzende verginin gerçek
rekortmeni asgari ücretli işçilerdir!
Geliri az olandan çok
oranda alınan Gelir Vergisi asgari ücrette yüzde 15, diğer gelir gruplarında
ise yüzde 15, yüzde 20, yüzde 27 ve ardından sene sonuna doğru yüzde 35’e
ulaşmaktadır. Örneğin bir memur maaşından rahatlıkla yüzde 27 oranında Gelir
Vergisi alınabilmektedir. Neticede kırıntı olarak verdikleri zam yılsonuna
doğru bu şekilde eriyip gitmektedir. Son yapılan kanun değişikliğiyle yüzde 40’lık
bir vergi dilimi daha geldi. Bu oranlara karşı Kurumlar Vergisi oranı ise yüzde
22’ydi!
İşsizlik rakamlarına
rağmen toplanan Gelir Vergisi bir önce ki yıla göre yüzde 17 artarken, Kurumlar
Vergisi sadece yüzde 0,2 arttı.
Pazar
Poşetinin Üçte Biri Vergi
Dâhilde Alınan Mal ve
Hizmet Vergileri de 257.4 milyar lira beklenirken, gerçekleşmede 231 milyar
lira oldu. Bu vergiler halkın direk tüketmiş olduğu ürünlerden alınan yüksek
oranlı KDV-ÖTV gibi vergiler olup hedeflenen rakam 2019’da tutmadı. Çünkü alım
gücünün düşmüş olması pazar poşetini küçülttü. Yine de vergi gelirlerinin üçte
birini bu vergiler oluşturdu.
Özel Tüketim Vergisi 162.6
milyar lira beklenirken, gerçekleşmede 147.1 milyar lira oldu. Bunun 66 milyar
liralık kısmını alkollü ürünler ve sigara satışı oluşturdu. Bu ürünlerde ki yüksek
ÖTV oranları sonucunda toplam vergi gelirlerinin onda birini alkollü ürünler ve
sigara satışından toplanan ÖTV sırtladı. ÖTV de olmasa bütçenin hali duman.
Özel İletişim Vergisi 3.8
milyar lira beklenirken, gerçekleşmede 4 milyar lira oldu. 17 Ağustos 1999
depremi dolayısıyla getirilen ve 2003’te kalkması gereken Özel İletişim Vergisi
2004 yılında kalıcı hale getirildi ve 2018 yılında ise yüzde 7,5 olarak
sabitlendi. Sonuçta 20 yılda toplam 68 milyar lira deprem vergisi alındı. Özel
İletişim Vergisi’nin sınırları kesin olarak çizilmiş bir deprem fonuna
aktarılması yönünde ki taleplere siyasi iktidar kulak tıkamaya devam ediyor.
2019 yılında 236 milyar
liralık KDV geliri beklenirken, gerçekleşme 180 milyar lirada kaldı. Gümrük
Vergisi ise 20.7 milyar lira beklenirken gerçekleşmede 16.7 milyar lira oldu.
Hedefi tutmayan
vergilerin faturasının 2020’de yine halka kesileceği aşikâr. Çünkü neoliberal
dünyanın ‘halka baskı yapmaktan ve ona
zarar vermekten kaçınmak’ gibi bir ilkesi yok.
Tek kaçındıkları şey
örgütlü bir toplum.
Verginin ne denli “adil”
toplandığını anlamak için Şarkışlalı Âşık Serdari’ye kulak verelim. Yaşadığı
yüzyıldan günümüze değişen sadece verginin adı.
“Tahsildar da çıkmış
köyleri gezer
Elinde kamçısı fakiri
ezer
Yorganı döşeği mezatta
satar
Hasırdan serilir çulumuz
bizim”
Yorumlar
Yorum Gönder