Ana içeriğe atla

ADRESE TESLİM ‘HELAL’ BAĞIŞ

“Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin / Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin” (Tevfik Fikret)

Şantiyesinde 6 Eylül 2014 tarihinde yaşanan asansör faciasında 10 işçinin öldüğü Torunlar İnşaat'a ait Başkengaz'ın Kızılay'a 8 milyon dolar bağış yaptığı ancak 75 bin dolarının Kızılay'a kalmasını geriye kalan aslan payı 7 milyon 925 bin dolarının ise kamuoyunun yakından tanıdığı Ensar Vakfı'na yurt yaptırılması koşuluyla aktarılmasını istediği belge uzunca zamandır gündemde.

Vakfın sicilinin bozuk olması dışında buraya kadar bir 'sorun' yok görünüyor. Milyonlarca doğalgaz tüketicisinden söğüşlenen paranın bir kısmı ile bağış yapılmış deyip duygulanmakta serbestsiniz.

Ancak 'kamu yararına' kabul edilen vakıf ve derneklere yapılan bağışlar karşılığında elde edilen Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi muafiyetlerini düşündüğünüzde 'kimin vergisini kime bağışlıyorsunuz' demekte haklısınız.



Asıl sorgulanması gereken ne gibi bir kamu yararı olduğu şaibeli yüzlerce vakıf ve derneğin kasasına indirdiği bağışlar sonucu milyarlarca liralık vergi gelirinin de sıfırlanıyor olmasıdır.

Üstelik Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre yapılabilecek bu bağışlar için tek tercih vakıflar değil. TÜBİTAK ve üniversiteler gibi birçok kuruma da pekâlâ bağış yapılabilir. Okul, hastane, kütüphane vb. yapılar yapmak gibi alternatifler de var. Ancak şaibeli bir vakfı tercih ederek vergi muafiyetine kavuşmak biraz ‘manidar’ değil mi?

Kurumlar Vergisi Kanunu Madde-10'da hangi şartlarda ne oranda vergi muafiyeti tanınacağı anlatılmaktadır. Başkentgaz'ın Ensar Vakfı'na doğrudan bağış yapmayıp Kızılay'ı aracı kullanmasının sebebi (f) bendinde belirtildiği üzere Kızılay ve Yeşilay'a yapılan bağışların tamamının muafiyete tabi tutuluyor olmasıdır. Bağışı doğrudan Ensar Vakfı'na yapsaydı sadece yüzde 5'lik kısım vergi matrahında muaf tutulacaktı. Hâl böyle olunca 75 bin dolarlık bir sus payı ile Kızılay'ın paravan olarak kullanıldığı görülüyor.

Başkentgaz-Kızılay-Ensar skandalında olduğu gibi yüzlerce örnekte vergi olarak ödenmesi gereken meblağlar kamunun kasasına değil bağış adı altında belli odakların kasasına aktarılmaktadır. Bu skandallar zinciri düzenin nasıl fonlandığını da gözler önüne seriyor.

Vergi toplamakta başarısız olduğumuz ortadayken bir de belgesi ortaya çıkan bu bağış örneğinde olduğu gibi milyarlarca liraya ulaşan vergi muafiyetleri her alanda sorgulanmalıdır. 82 milyon yurttaşın daha iyi şartlarda yaşaması için toplanması gereken bu vergilerden hülle yoluyla muaf olmak hakkımız olanın gasp edilmesi değil de nedir?

Bu durum muafiyet, istisna gibi sebeplerden dolayı vazgeçilen vergilerin toplam büyüklüğünü de hatırlamamıza yardımcı oldu. 2019 yılı için 178.7 milyar liraydı. 2020 yılı için ise 195.6 milyar lira olması bekleniyor.
Son olarak tüm bunlar bütçede ki kara deliği büyütmektedir. 2019'da gerçekleşen bütçe açığı, beklenenin yüzde 50 fazlasıyla 123.7 milyar lira olarak gerçekleşti. Bunun en önemli sebebi vergi gelirlerinin 2019'da beklenenin 83 milyar lira altında gerçekleşmiş olmasıdır. Bundan dolayı kemeri daha da sıkacak olan yine bizleriz.

Yüzde 10 Paya Ne Oldu?

Vergilerin buhar olmasının ötesinde tartışılan bir diğer husus ise Başkentgaz’ın özelleştirilme süreci ve bu süreçte belediyenin yüzde 20’lik payının ve bir temsilci bulundurma hakkının elinden alınmış olmasıdır.

İzmirgaz’ın sitesinde “ilgili yasa gereği İzmir Büyükşehir Belediyesi yüzde 10 ortak olup, Yönetim Kurulu'nda temsil edilmektedir” diye belirtildiği üzere 4646 sayılı kanunda belirtilen belediyelerin yüzde 10 paya sahip olma hakkı ‘nedense’ başkentte sıfırlanmıştı. Ama tartışmaların önemli kısmı vergiden kaç(ın)ma üzerine kuruldu. Kamunun açıkça zararına rağmen ihalenin 2013’te bu şekilde yapılıp tamamlanmış olması tartışma götürür.

Diğer yandan, 2018’de bir yönetmelikle kartlı doğalgaz aboneleri neden mağdur edildi?

Basit bir matematiksel hesapla yorumlayabiliriz.

▪︎Başkentgaz yani Torunlar, Ensar'a 8 milyon dolarlık bağış için aracı olarak Kızılay'ı kullanıyor.
▪︎Yasaya göre Kızılay'a bağış yaptığı için Kurumlar Vergisi'nden “Genel Müdür’ün deyimiyle” kaç(ın)mış oluyor.
▪︎Bundan dolayı muaf olacağı vergi 1.6 milyon dolar, yani geriye kalan 6.4 milyon dolarına veda ediyor. O tarihte karşılığı sadece 25 milyon lira.
▪︎Peki, bu neyin karşılığı?
▪︎Ensar'a yaptığı 8 milyon dolar bağışın tarihi 27 Aralık 2017.
▪︎Bahsedilen yönetmeliğin Resmi Gazete'de yayımlandığı tarih 29 Temmuz 2018.
▪︎Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'nun (EPDK) bu yönetmelikle yaptığı bir kelime değişikliği sonucu yaklaşık 650 bin kartlı abonesi olan Başkentgaz, önceden alınmış doğalgaza sonradan gelen zamları yansıtma yani ‘güncelleme’ hakkı elde etmiş oluyor.
▪︎650 bin abone ortalama 1000 liralık doğalgaz alsa sonra da yüzde 30 zam gelse; 650 bin×300 lira=195 milyon lira!
Yani yeni Türkiye'de halkın cebinden alınıp Başkentgaz'ın cebine 195 milyon lira girebiliyor. Ve bu zam güncellemeleri her yıl artarak devam ediyor.

*Bu yazı 14 Mart 2020 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HENDESE-İ MÜLKİYE

CIVIL ENGINEER - (SİVİL) İNŞAAT MÜHENDİSİ Mühendis kelimesi Arapça kökenli "hendese" yani geometri kelimesinden türemiş geometri bilen anlamına gelir. Osmanlı Devleti' nde askeri kökenli bir eğitim modeliyle ordu ihtiyaçlarını karşılamakla başlamasına müteakip sivil ihtiyaçları da gideren bir meslek alanına dönüşmüştür. 1773 Mühendishâne-i Bahrî Hümâyûn 1775 İstanbul Haliç Tersâne-i Âmire-              Hendese Odası 1781 Mühendishâne  1795 Mühendishâne-i Cedîde  1806 Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn 1883 Hendese-i Mülkiye Mektebi 1909 Mühendis Mekteb-i Âlîsi 1928 Yüksek Mühendis Mektebi 1944 İstanbul Teknik Üniversitesi *Mimar SİNAN (1489-1588)  Aslında Mimarlık ve İnşaat mühendisliği henüz birbirinden ayrılmamış toplam bir disiplin iken ilk inşaat mühendisi 1586 tarihli bir Vakfiye'ye istinaden Mimar Sinan sayılmalıdır. Bkz. Evliya ÇELEBİ- Seyahatname  Edirne Selimiye Cami'si için Mimar Sinan'a atfen "Mimar ve Mühendis-i Kâmi

Anlatılan, Cumhuriyet Aydını Bir Ailenin Hikayesidir

Bir kuşağın devrimci aydınlarından Adnan Cemgil felsefe öğretmeni, yazar ve Fransızca ile Rusça'dan çeviri yapmış bir çevirmendir, eşi Nazife Cemgil de felsefe öğretmenidir. Nazife Cemgil'in babası, Muğla'da Kuvayı Milliye'yi örgütleyen Ağır Ceza Reisi Cemal Bey'dir.* Adnan Cemgil, Behice Boran ile Türk Barışseverler Derneği'nin kurucularından ve derneğin genel sekreteridir. Kore Savaşı'na asker gönderilmesini protesto edip ABD karşıtı bildiri dağıttıkları için tutuklanır ve 15 ay cezaevinde kalır. Suçlama, ABD ile dostluğu bozmaya çalışmaktır! Emperyalizmin yarı sömürgesi olmaya razı edilmiş bir ülkede birçok aydın bu suçlamalardan nasibini alır. Aynı dönem Nazife Cemgil de Yozgat Lisesi'ne sürgün edilir. 1951-1955 arası Yozgat Lisesi'nde görev yapar. Oğulları Sinan ve Dumrul Cemgil de ilkokula 1951-1952 döneminde Yozgat'ta devam ederler ve bir dönem burada okurlar. Ardından cezaevinden çıkan Adnan Cemgil çocukları ile İstanbul'a gider.

Çiçekdağı (Mecidiye) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Milli Mücadele döneminde Çiçekdağı gerek Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile ileri gelenleriyle gerek Ali  Galip Bey gibi cephede gerekse de Çapanoğlu isyanı sırasında isyanın ilçelerine sıçramasını önleyip  (Kırşehir’in ardından Konya’daki diğer hilafet yanlısı isyancılarla buluşma noktasında önemli) Ankara  ile devamlı bilgi alışverişinde olmaları ardından da isyanı bastıran Çerkez Ethem’e rehberlik etmeleri  ile kayda değer katkılarıyla adlarından söz edilmeyi başarmış değerli insanları içinden çıkarmış bir  ilçedir. Çiçekdağı ilçesinde o dönem aynı düşünceye hizmet amacıyla kurulmuş olan; Çiçekdağı (Mecidiye)  Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de başta cemiyet başkanı Dağıstan Bey olmak üzere, cemiyet kâtibi Hacı  İbrahim Efendi, müftü Hayrullah Efendi, Belediye Başkanı Necip (İnce) Bey ile cemiyetin gençlik  kollarını oluşturan Osman Şevki (Çiçekdağ), Reşat Akyön ve Ali Galip (Gençoğlu) Bey’in kurdukları  Çiçekdağ Tenvir-i Efkâr Yurdu ve Çiçekdağ Türk Ocağı Şubesi müşterek çektikleri bir tel