Ana içeriğe atla

VENCEREMOS: "KAZANACAĞIZ"

Victor Jara, Güney Amerika ülkesi Şili'nin devrimci sanatçılarındandı. 1932 yılında Şili'de doğan sanatçı, 16 Eylül 1973'te kurşuna dizilerek katledildi. Çünkü, Şili'de 11 Eylül 1973'te general Pinochet, CIA denetiminde bir darbe gerçekleştirmiş ve solcu avına çıkmıştır.

Üç yıl önce 1970'te Unidad Popular (Halkın Birliği) isimli sosyalist ittifakla iktidara gelmiş olan Salvador Allende ise darbenin ardından kendisini götürmeye gelen generallere teslim olmayıp tabancasıyla çatışarak ölmüştür.
Yani bizden yedi yıl önce Şili'de de askeri bir darbe olmuş ve devrimci, ilerici, muhalif herkes tutuklanarak bir açık hava cezaevine dönüştürülen Şili Ulusal Stadyumu'nda işkenceli sorgulara çekilmiştir.

[Türkiye ile Şili'nin kaderleri birbirine ne kadar çok benziyor.]

Unidad Popular'ın destekçilerinden biri de Victor Jara'dır. Víctor Jara da ülkesinin ilerici yurtsever sanatçılarından biri olarak bu darbeden nasibini almıştır. Tutuklanıp Şili Ulusal Stadyumu'nda işkence görür. O çok sevdiği gitarını bir daha çalmaması için önce elleri kırılır. Gördüğü işkencelere rağmen ünlü Venceremos yani 'Kazanacağız' isimli şarkıyı söylemeye başlar.

"Venceremos! Venceremos!
Kıralım zincirlerimizi
Venceremos!
Zulme ve yoksulluğa paydos"

Bunun üzerine stadyumda ki binlerce tutuklu hep birlikte Venceremos'u söylemeye başlar. Yani ‘biz kazanacağız' derler. Karanlığın cellatları ne yapacaklarını şaşırırlar. Cellatlardan biri ölüm emrini verir ve Victor Jara, bir makinalı tüfekle öldürülür. Üzerinde tam 44 mermi vardır.

Yaptığı müziği, sanatı sadece notalardan ibaret görmeyen halkına ulaşabileceği onlara umut taşıyabileceği bir araç olarak gören sanatçılardandır o da. Sadece Şili'nin değil Güney Amerika'nın en sevilen ve saygı duyulan sanatçılarındandır.

Victor Jara ile aynı dönemde Şili'nin en sevilen gruplarından biri de İnti İllimani'dir. İnti İllimani, Santiago Teknik Üniversitesi'nde okuyan bir grup solcu öğrenci tarafından kurulur. İcra ettikleri protest müzikle ülkelerinde tanınan ve sevilen bir müzik grubu olurlar. 1973 yılında Şili diktatörü Pinochet darbe yaptığı sırada Avrupa turnesinde konser vermektedirler. Askeri darbe 1990'da yönetimden çekilene kadar ülkelerine dönemezler. Ülkelerine kavuşunca da tüm Şili'yi turlayarak konserler verirler. Onları en çok "El pueblo unido jamás será vencido" yani "Örgütlü bir halkı hiç bir kuvvet yenemez" isimli şarkılarıyla tanıyoruz.



12 Eylül ve Ardından Grup Yorum 
Şili ile aynı kaderi paylaşan Türkiye'de ise 12 Eylül 1980'de Pinochet'nin muadili Kenan Evren tarafından bir darbe yapılmış ve ülke karanlığa sürüklenmiştir. İşkence ve idamlarla geçen darbe yönetiminin ardından ülke hızla apolitik ve yoz bir kültür ortamına sürüklenir. İşte bu ortamda 1985 yılında İstanbul Üniversitesi'nde okuyan bir grup öğrenci Grup Yorum'u kurdular.

Grup Yorum, bu toprakların bin yıllık kültürünü Ruhi Su ve Mahsuni Şerif gibi devrimci ozanların mirasıyla harmanlayıp devam ettiriyordu. Ülkede gerçekleştirilen haksızlıklara karşı yetişebildikleri bütün öğrenci eylemlerinde, işçi grevlerinde, 1 Mayıs mitinglerinde onlar vardı. Binlerce konser verdiler. Yüzlercesi de yasaklandı. Yirmi dört albüm yaptılar. Besteledikleri marşları, türküleri dilden dile dolaştı. Yüz binlerce insanı bir araya getiren Grup Yorum, kurulduğu günden bu yana baskı ve soruşturmalardan, uzun tutukluluklardan nasibini aldı, almaya da devam ediyor.

Direnişin Türküsü
Grup Yorum özgürce konserlerini versin diye grubun solisti Helin Bölek ve gitaristi İbrahim Gökçek önce açlık grevine başladılar. İlerleme sağlanamayınca da ölüm orucuna dönüştürdüler. Elbette onlar da ölerek değil yaşayarak mücadele etmek istiyorlardı. Onlar da sevinç zılgıtları eşliğinde türkülerini söylemek istiyorlardı. Ancak seslerini duymamakta inat eden siyasi otoritelerin konser yasaklarını kaldırmaması sonucu ne yazık ki Helin Bölek 288. günde 3 Nisan 2020'de yaşama veda etti. Siyasetçi ve aydınların girişimiyle başlatılan görüşmelerde konser yasaklarının kaldırılacağı sözünün verilmesinin ardından 323. günde İbrahim Gökçek'in ölüm orucunu sonlandırması ise hepimizin ortak sevinci oldu. Çok geç kalınmış olsa da yapılan görüşmeler sonrası hastaneye kaldırılan İbrahim Gökçek bundan iki gün sonra 7 Mayıs 2020’de yaşama veda etti. Tüm bunlardan ilk başta ‘demokrat’ kamuoyunun çıkarması gereken dersler var. Tarih bu insanları unutmayacak. Dünyanın dört bir yanında baş eğmeden yürüyenlere selam olsun. Yaşasın Grup Yorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HENDESE-İ MÜLKİYE

CIVIL ENGINEER - (SİVİL) İNŞAAT MÜHENDİSİ Mühendis kelimesi Arapça kökenli "hendese" yani geometri kelimesinden türemiş geometri bilen anlamına gelir. Osmanlı Devleti' nde askeri kökenli bir eğitim modeliyle ordu ihtiyaçlarını karşılamakla başlamasına müteakip sivil ihtiyaçları da gideren bir meslek alanına dönüşmüştür. 1773 Mühendishâne-i Bahrî Hümâyûn 1775 İstanbul Haliç Tersâne-i Âmire-              Hendese Odası 1781 Mühendishâne  1795 Mühendishâne-i Cedîde  1806 Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn 1883 Hendese-i Mülkiye Mektebi 1909 Mühendis Mekteb-i Âlîsi 1928 Yüksek Mühendis Mektebi 1944 İstanbul Teknik Üniversitesi *Mimar SİNAN (1489-1588)  Aslında Mimarlık ve İnşaat mühendisliği henüz birbirinden ayrılmamış toplam bir disiplin iken ilk inşaat mühendisi 1586 tarihli bir Vakfiye'ye istinaden Mimar Sinan sayılmalıdır. Bkz. Evliya ÇELEBİ- Seyahatname  Edirne Selimiye Cami'si için Mimar Sinan'a atfen "Mimar ve Mühendis-i Kâmi

Anlatılan, Cumhuriyet Aydını Bir Ailenin Hikayesidir

Bir kuşağın devrimci aydınlarından Adnan Cemgil felsefe öğretmeni, yazar ve Fransızca ile Rusça'dan çeviri yapmış bir çevirmendir, eşi Nazife Cemgil de felsefe öğretmenidir. Nazife Cemgil'in babası, Muğla'da Kuvayı Milliye'yi örgütleyen Ağır Ceza Reisi Cemal Bey'dir.* Adnan Cemgil, Behice Boran ile Türk Barışseverler Derneği'nin kurucularından ve derneğin genel sekreteridir. Kore Savaşı'na asker gönderilmesini protesto edip ABD karşıtı bildiri dağıttıkları için tutuklanır ve 15 ay cezaevinde kalır. Suçlama, ABD ile dostluğu bozmaya çalışmaktır! Emperyalizmin yarı sömürgesi olmaya razı edilmiş bir ülkede birçok aydın bu suçlamalardan nasibini alır. Aynı dönem Nazife Cemgil de Yozgat Lisesi'ne sürgün edilir. 1951-1955 arası Yozgat Lisesi'nde görev yapar. Oğulları Sinan ve Dumrul Cemgil de ilkokula 1951-1952 döneminde Yozgat'ta devam ederler ve bir dönem burada okurlar. Ardından cezaevinden çıkan Adnan Cemgil çocukları ile İstanbul'a gider.

Çiçekdağı (Mecidiye) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Milli Mücadele döneminde Çiçekdağı gerek Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile ileri gelenleriyle gerek Ali  Galip Bey gibi cephede gerekse de Çapanoğlu isyanı sırasında isyanın ilçelerine sıçramasını önleyip  (Kırşehir’in ardından Konya’daki diğer hilafet yanlısı isyancılarla buluşma noktasında önemli) Ankara  ile devamlı bilgi alışverişinde olmaları ardından da isyanı bastıran Çerkez Ethem’e rehberlik etmeleri  ile kayda değer katkılarıyla adlarından söz edilmeyi başarmış değerli insanları içinden çıkarmış bir  ilçedir. Çiçekdağı ilçesinde o dönem aynı düşünceye hizmet amacıyla kurulmuş olan; Çiçekdağı (Mecidiye)  Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de başta cemiyet başkanı Dağıstan Bey olmak üzere, cemiyet kâtibi Hacı  İbrahim Efendi, müftü Hayrullah Efendi, Belediye Başkanı Necip (İnce) Bey ile cemiyetin gençlik  kollarını oluşturan Osman Şevki (Çiçekdağ), Reşat Akyön ve Ali Galip (Gençoğlu) Bey’in kurdukları  Çiçekdağ Tenvir-i Efkâr Yurdu ve Çiçekdağ Türk Ocağı Şubesi müşterek çektikleri bir tel