24 Ocak 2020 tarihinde yaşanan Elazığ depreminden dokuz ay sonra İzmir depremi yaşandı. Bu yılın başında 41 insanımızı depremde kaybetmişken şimdi de 58 insanımızı kaybettik. Mekanları cennet olsun. Arama kurtarma çalışmaları devam ediyor. Daha fazla kaybımızın olmaması tek temennimiz.
Ateş düştüğü yeri yakıyor! Peki, bir sonra ki ateş nereye
düşecek? İstanbul’a mı? Yalova’ya mı? Bingöl'e mi?
...
Her seferinde bir hafta deprem konuşuluyor ve ardından
unutuluyor. İş cinayetleri yaşanıyor. Soma'da 301 madenci tedbirsizlikten
ölüyor ve ardından yine unutuluyor.
Elazığ depremi sonrasında maalesef günlerce sadece fay
hatları konuşuldu! Şimdi yine aynı hata yapılıyor. Fayları yeterince
konuştuysak artık eski binaların dönüşümünün neden yapılmadığını, nasıl
yapılacağını, yapı denetim sistemini, iki matematik netiyle öğrenci alan
mühendislik fakültelerini konuşmak ve ciddi kararlar almak lazım.
Daha büyük acıların yaşanmaması için çok geniş kapsamlı
çalışmalara ihtiyacımız var.
Elazığ depreminde de şimdi İzmir depreminde de ünlü
jeologlar ve jeofizikçiler uzun uzadıya deprem olan bölgeyi, fay hatlarını, yer
kabuğunu vs. anlatıyorlar.
Bir haftalığına bilimsel detaylara doyuyoruz.
Buraya kadar güzel ama yeterli mi?
Elazığ’ın üzerinden dokuz ay geçti. Ne yapıldı? Hangi
kararlar alındı?
En yetkili ağızlar ‘milletimizin yanındayız’ diyor ama
‘deprem değil bina öldürür’ gerçeği unutulup gidiyor.
Peki, bu saatten sonra çözüm ne olacak?
Hangi kararlar alınacak?
Eski ve riskli yapıların dönüşümü için hangi sert kararlar
alınacak? Yoksa kat maliklerinin insafına bırakmaya devam mı edilecek?
Güvenli evleri, güvenli mahalleleri, güvenli şehirleri nasıl
inşa edeceğiz?
Kamu otoriteleri ne yaptı, ne yapacak, ne yapmalı?
Yasa yapıcılar ne yaptı, ne yapacak, ne yapmalı?
Toplanan vergilerin yüzde kaçı deprem güvenliğine
harcanıyor?
Bunlara tatmin edici bir cevap bulunabiliyor mu?
-Şehir planlaması
-İmara açılan bölgeler
-İmar affı
-Problemli zeminler
-İnşaat yapım süreçleri
-Malzeme kalitesi
-Malzeme kontrolü
-İmalat kontrolü
-Belediyenin sorumluluğu
-Müteahhitlik belgesi
-Yapı Denetim Kanunu
-Şantiye şefi uygulamaları
-Mühendis eğitimi
-Yapı ustası eğitimi
ve mevcut yapıların dönüşümü/yıkımı gibi bir çok konu
başlığı hakkında esaslı düzenlemelerin yapılması ve her ne kadar ‘kısa yoldan
voliyi vurma sektörü haline gelmiş olan inşaat sektörünün rantını yiyenleri
üzecek olsa da’ bu düzenlemelerin sert bir şekilde uygulanması artık gerekmiyor
mu?
En önemlisi bu eski, güvensiz, çürük binalarda sırf ucuz
olduğu için oturmak zorunda kalan insanların suçu ne? Güvenli binalarda oturmak
herkesin hakkı değil mi?
Recep Yılmaz
İnşaat Mühendisi
*Bu yazı 3 Kasım 2020 tarihli Kırşehir Çiğdem Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder