Ana içeriğe atla

İŞ ?

 Türkiye'nin işsizlik tablosunu işine geldiği gibi yorumlayan tuzu kuru bir azınlık, salgının yarattığı krizi de örtbas etmeye çalışarak hedefine işsizleri koyuyor.

Kafalarında ki 'iş beğenmeme' algısını kendi etraflarında ulufe bekleyen bir kitleden yola çıkarak oluşturup sonra da milyonlarca işsizi bu şekilde suçluyorlar.

Bunlar iktidar elitinin tuzu kuruları ve düzenin 'kraldan çok kralcı' bekçileri!

Toplumun demokratik kurumları, sendikaları, dayanışma örgütleri, ilerici damarı ve işsizlerin ta kendisi az sayıda örneği hariç tutarsak sesini yükselt(e)mediği için bu tuzu kuruların sesi hiç olmayacakken daha fazla duyuluyor.
...
Bu murdar sese örneğin beş yüz bin işsiz ve atanmayan öğretmen ile yüz bin işsiz mühendis acaba 'hangi işi beğenmeli' diye sorabiliriz. Mesela asgari ücretle çalışabilirler mi? Muhtemelen evet derler.

Hali hazırda şuan kayıtlı istihdamda ki çalışanların üçte biri zaten asgari ücretle çalışıyor.

İş beğenmeyen asgari ücretli öğretmen, iş beğenmeyen asgari ücretli mühendis, iş beğenmeyen asgari ücretli muhasebeci!



Ve işsiz iki milyona yakın üniversite mezununun bir çoğunun da alakasız işlerde; kurye, kargocu, kasiyer, reyon görevlisi, güvenlik görevlisi ve benzeri işlerde çalıştığını bildikleri hâlde bakış açısı bu!

Peki, 81 ile üniversite açmakla ve sadece üniversitelerin kontenjanlarını yükseltmekle övünenler de yine aynı kişiler değil mi?
...
Üniversite mezunu veya değil sekiz milyona yakın geniş tanımlı işsizliğin olduğu bir dönemde tuzu kuruların bu şekilde konuşabilmesi bile ilginç!

İktidar elitlerinin işsizlere bakış açısında "ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler" sözünden kalır yan yok.

Versay sarayında ki kraliçe Marie Antoniette, Fransız Devrimi sırasında "ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler" sözünü belki söylemedi ama bu söz yozlaşmış iktidar elitinin yani tuzu kuruların sorunlara bakışını tasvir etti.

Bu tuzu kuruların tek besini elbette kendi ellerimizle yaptığımız sırça köşkler. Sabahattin Ali'nin ünlü öyküsünde söylediği gibi üç beş kelle fırlatınca tuz buz olması an meselesi olan sırça köşkler...

"Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter." (Sırça Köşk, 1947)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HENDESE-İ MÜLKİYE

CIVIL ENGINEER - (SİVİL) İNŞAAT MÜHENDİSİ Mühendis kelimesi Arapça kökenli "hendese" yani geometri kelimesinden türemiş geometri bilen anlamına gelir. Osmanlı Devleti' nde askeri kökenli bir eğitim modeliyle ordu ihtiyaçlarını karşılamakla başlamasına müteakip sivil ihtiyaçları da gideren bir meslek alanına dönüşmüştür. 1773 Mühendishâne-i Bahrî Hümâyûn 1775 İstanbul Haliç Tersâne-i Âmire-              Hendese Odası 1781 Mühendishâne  1795 Mühendishâne-i Cedîde  1806 Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn 1883 Hendese-i Mülkiye Mektebi 1909 Mühendis Mekteb-i Âlîsi 1928 Yüksek Mühendis Mektebi 1944 İstanbul Teknik Üniversitesi *Mimar SİNAN (1489-1588)  Aslında Mimarlık ve İnşaat mühendisliği henüz birbirinden ayrılmamış toplam bir disiplin iken ilk inşaat mühendisi 1586 tarihli bir Vakfiye'ye istinaden Mimar Sinan sayılmalıdır. Bkz. Evliya ÇELEBİ- Seyahatname  Edirne Selimiye Cami'si için Mimar Sinan'a atfen "Mimar ve Mühendis-i Kâmi

Anlatılan, Cumhuriyet Aydını Bir Ailenin Hikayesidir

Bir kuşağın devrimci aydınlarından Adnan Cemgil felsefe öğretmeni, yazar ve Fransızca ile Rusça'dan çeviri yapmış bir çevirmendir, eşi Nazife Cemgil de felsefe öğretmenidir. Nazife Cemgil'in babası, Muğla'da Kuvayı Milliye'yi örgütleyen Ağır Ceza Reisi Cemal Bey'dir.* Adnan Cemgil, Behice Boran ile Türk Barışseverler Derneği'nin kurucularından ve derneğin genel sekreteridir. Kore Savaşı'na asker gönderilmesini protesto edip ABD karşıtı bildiri dağıttıkları için tutuklanır ve 15 ay cezaevinde kalır. Suçlama, ABD ile dostluğu bozmaya çalışmaktır! Emperyalizmin yarı sömürgesi olmaya razı edilmiş bir ülkede birçok aydın bu suçlamalardan nasibini alır. Aynı dönem Nazife Cemgil de Yozgat Lisesi'ne sürgün edilir. 1951-1955 arası Yozgat Lisesi'nde görev yapar. Oğulları Sinan ve Dumrul Cemgil de ilkokula 1951-1952 döneminde Yozgat'ta devam ederler ve bir dönem burada okurlar. Ardından cezaevinden çıkan Adnan Cemgil çocukları ile İstanbul'a gider.

Çiçekdağı (Mecidiye) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Milli Mücadele döneminde Çiçekdağı gerek Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile ileri gelenleriyle gerek Ali  Galip Bey gibi cephede gerekse de Çapanoğlu isyanı sırasında isyanın ilçelerine sıçramasını önleyip  (Kırşehir’in ardından Konya’daki diğer hilafet yanlısı isyancılarla buluşma noktasında önemli) Ankara  ile devamlı bilgi alışverişinde olmaları ardından da isyanı bastıran Çerkez Ethem’e rehberlik etmeleri  ile kayda değer katkılarıyla adlarından söz edilmeyi başarmış değerli insanları içinden çıkarmış bir  ilçedir. Çiçekdağı ilçesinde o dönem aynı düşünceye hizmet amacıyla kurulmuş olan; Çiçekdağı (Mecidiye)  Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de başta cemiyet başkanı Dağıstan Bey olmak üzere, cemiyet kâtibi Hacı  İbrahim Efendi, müftü Hayrullah Efendi, Belediye Başkanı Necip (İnce) Bey ile cemiyetin gençlik  kollarını oluşturan Osman Şevki (Çiçekdağ), Reşat Akyön ve Ali Galip (Gençoğlu) Bey’in kurdukları  Çiçekdağ Tenvir-i Efkâr Yurdu ve Çiçekdağ Türk Ocağı Şubesi müşterek çektikleri bir tel