Ana içeriğe atla

Salgında Patrona Kıyak

Çalışma hayatının giderek esnekleştiği ülkemizde sendikalaşma oranının düşük olmasından ve sendikaların cılız açıklamalarından güç alan AKP iktidarı salgını fırsata çevirerek emekçilerin kazanılmış haklarını birer birer yok etmektedir.

Geçtiğimiz hafta 16 Ekim’de sunulan torba kanun teklifinin içinde ki bir maddeyle ‘25 yaş altı genç istihdamının teşvikine yönelik’ olduğu iddiasıyla bir dizi değişiklik teklif ediliyor.

İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi adıyla sunulan bu torba kanun teklifi ile AKP, istihdamı teşvik etme bahanesiyle sömürüyü katmerlemeye hazırlanıyor. Esnek istihdamın yolunu açtıktan sonra bunun sınırlarını devamlı genişleten hükümet, şimdi de 25 yaş altı ve 50 yaş üstü yaş gruplarının bir şart aranmaksızın belli süreli çalıştırabilecekleri düzenlemeyle yaşlılık primi ödenmeyen ve emeklilik hakkı olmayan bir çalışan grubu oluşturuyor. Yani tecrübesiz, acemi ve işe yaramaz olarak gördükleri yaş grupları için zaten güvencesiz olan çalışma ortamını daha esnek, daha zahmetsiz, daha maliyetsiz hâle getiriyorlar! Üstelik kıdem tazminatı da yok! Soma direnişinde görüldüğü gibi bu ülkede mahkemeyle kazanılmış kıdem tazminatı haklarını bile fiilen alamayan bir işçi yığını var. Şimdi bu hakkın varlığından habersiz bir genç işçi topluluğu oluşturuluyor.

Torba kanun teklifinde ki Madde 28 ile 4857 sayılı İş Kanunu’nda belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmelerini düzenleyen Madde 11 değiştiriliyor.

Madde 11’in birinci ve ikinci fıkrasında “Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak” ve “Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz” hükümleri yok sayılıyor. Bu yaş gruplarının mevcut sınırlamalara tabi olmaksızın çalıştırılabilmeleri ve istihdam piyasasına girişlerinin daha kolay bir hale getirilmesinin amaçlandığı maddenin gerekçesinde itiraf ediliyor. Yani tecrübesiz olarak gördükleri 25 yaş altı ve 50 yaş üstü nüfusun çalışma hayatına katılmalarını belli süreli, güvencesiz ve tazminatsız çalıştırılarak sağlayacaklarını söyleyerek sömürüye, suistimale açık bir ortamı hazırlıyorlar. Suistimalin ifadesi bu yaş gruplarının belli süreli adı altında işe alınıp daha az maliyetle ‘sürekli’ çalıştırılacak olmalarıdır.

Torba kanun teklifinde ki Madde 32 ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve GSS Kanunu’na bir ek madde ekleniyor.

Bu ek maddeye göre 25 yaş altı işçilerin ayda 10 günden az çalıştırılmaları halinde malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödenmeyecek ve bu çalışma süreleri emeklilik hesabından sayılmayacaktır. Maddenin gerekçesinde bu şekilde reva görülen güvencesiz ve esnek çalışmayla istihdam sağlanacağı iddia ediliyor. Yine teklif sahipleri gerekçelerinde 25 yaş altı gençlerin istihdamında prim maliyeti düşürüldüğü için ve daha az maliyetli olmalarından dolayı teşvik edici olacağı telkininde bulunuyorlar. Diğer taraftan bu gençlerin yedi yılının resmen gasp edileceği gizleniyor.

Torbaya göre milyonlarca işçiden kesilerek oluşturan İşsizlik Fonu'nda ki paranın işverenlere yol, su, elektrik ve yeni istihdam teşvikleri; işçiye ise aylık 1177 liralık işsizlik maaşı ve kısa çalışma ödeneği olarak geri dönmesine 30 Haziran 2021’e kadar devam ediliyor.

Elbette küçük ortak sayesinde aritmetik olarak kolayca geçirilen kanun teklifleri birbirinden alakasız maddelerle dolu. AKP, daha önce yüzde 22'den 20'ye indirilen Kurumlar Vergisi'nde 5 puanlık bir indirim yapma yetkisini Cumhurbaşkanı'na vermeyi teklif ediyor. Yani asgari ücretli bir işçinin maaşından kesilen yüzde 15'lik Gelir Vergisi ile çoğunlukla holdinglerin ödediği Kurumlar Vergisi eşitleniyor. İşçinin Gelir Vergisi için herhangi bir indirim yok!

Salgın koşullarında vergiyi tavana yayıp geliri artırarak salgında en çok zarar gören emekçiye, esnafa, çiftçiye kaynak yaratması gereken iktidar doğası gereği holdinglere, patronlara kıyak vergi indirimleri getiriyor. Tavandan alamadığı vergiyi her zaman olduğu gibi tabana yayıyor. Bununla birlikte salgını fırsata çevirip esnek ve güvencesiz sömürüyü de katmerliyor.

Tüm bunlar işçi örgütlerinin, sendikaların gözleri önünde gerçekleşiyor.

Anlı şanlı sendikaların yapamadığını yapan maden işçilerinin hak mücadelesine, Bağımsız Maden-İş Sendikası'nın günlerdir yaşadığı zorbalığa dahi ses çıkarmayan, salgında biriken öfkeyi işçi sınıfı adına fırsata çevirmeyen bir emek cephesi!

Tüm bu saldırıların yaşanması elbette tesadüf değil!

*Bu yazı 22 Ekim 2020 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HENDESE-İ MÜLKİYE

CIVIL ENGINEER - (SİVİL) İNŞAAT MÜHENDİSİ Mühendis kelimesi Arapça kökenli "hendese" yani geometri kelimesinden türemiş geometri bilen anlamına gelir. Osmanlı Devleti' nde askeri kökenli bir eğitim modeliyle ordu ihtiyaçlarını karşılamakla başlamasına müteakip sivil ihtiyaçları da gideren bir meslek alanına dönüşmüştür. 1773 Mühendishâne-i Bahrî Hümâyûn 1775 İstanbul Haliç Tersâne-i Âmire-              Hendese Odası 1781 Mühendishâne  1795 Mühendishâne-i Cedîde  1806 Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn 1883 Hendese-i Mülkiye Mektebi 1909 Mühendis Mekteb-i Âlîsi 1928 Yüksek Mühendis Mektebi 1944 İstanbul Teknik Üniversitesi *Mimar SİNAN (1489-1588)  Aslında Mimarlık ve İnşaat mühendisliği henüz birbirinden ayrılmamış toplam bir disiplin iken ilk inşaat mühendisi 1586 tarihli bir Vakfiye'ye istinaden Mimar Sinan sayılmalıdır. Bkz. Evliya ÇELEBİ- Seyahatname  Edirne Selimiye Cami'si için Mimar Sinan'a atfen "Mimar ve Mühendis-i Kâmi

Anlatılan, Cumhuriyet Aydını Bir Ailenin Hikayesidir

Bir kuşağın devrimci aydınlarından Adnan Cemgil felsefe öğretmeni, yazar ve Fransızca ile Rusça'dan çeviri yapmış bir çevirmendir, eşi Nazife Cemgil de felsefe öğretmenidir. Nazife Cemgil'in babası, Muğla'da Kuvayı Milliye'yi örgütleyen Ağır Ceza Reisi Cemal Bey'dir.* Adnan Cemgil, Behice Boran ile Türk Barışseverler Derneği'nin kurucularından ve derneğin genel sekreteridir. Kore Savaşı'na asker gönderilmesini protesto edip ABD karşıtı bildiri dağıttıkları için tutuklanır ve 15 ay cezaevinde kalır. Suçlama, ABD ile dostluğu bozmaya çalışmaktır! Emperyalizmin yarı sömürgesi olmaya razı edilmiş bir ülkede birçok aydın bu suçlamalardan nasibini alır. Aynı dönem Nazife Cemgil de Yozgat Lisesi'ne sürgün edilir. 1951-1955 arası Yozgat Lisesi'nde görev yapar. Oğulları Sinan ve Dumrul Cemgil de ilkokula 1951-1952 döneminde Yozgat'ta devam ederler ve bir dönem burada okurlar. Ardından cezaevinden çıkan Adnan Cemgil çocukları ile İstanbul'a gider.

Çiçekdağı (Mecidiye) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Milli Mücadele döneminde Çiçekdağı gerek Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile ileri gelenleriyle gerek Ali  Galip Bey gibi cephede gerekse de Çapanoğlu isyanı sırasında isyanın ilçelerine sıçramasını önleyip  (Kırşehir’in ardından Konya’daki diğer hilafet yanlısı isyancılarla buluşma noktasında önemli) Ankara  ile devamlı bilgi alışverişinde olmaları ardından da isyanı bastıran Çerkez Ethem’e rehberlik etmeleri  ile kayda değer katkılarıyla adlarından söz edilmeyi başarmış değerli insanları içinden çıkarmış bir  ilçedir. Çiçekdağı ilçesinde o dönem aynı düşünceye hizmet amacıyla kurulmuş olan; Çiçekdağı (Mecidiye)  Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de başta cemiyet başkanı Dağıstan Bey olmak üzere, cemiyet kâtibi Hacı  İbrahim Efendi, müftü Hayrullah Efendi, Belediye Başkanı Necip (İnce) Bey ile cemiyetin gençlik  kollarını oluşturan Osman Şevki (Çiçekdağ), Reşat Akyön ve Ali Galip (Gençoğlu) Bey’in kurdukları  Çiçekdağ Tenvir-i Efkâr Yurdu ve Çiçekdağ Türk Ocağı Şubesi müşterek çektikleri bir tel