Ana içeriğe atla

Kalabalıklar İçinde Güvenpark’ın Yalnızlığı

Beş yıl önce 13 Mart’ta Ankara Güvenpark’ta bir pazar günü kana bulandı. Evine yetişme telaşında ki 36 kişi ölüme bir otobüs durağında yakalandı. Yaşananlar sivil katliamların ne ilkiydi ne de sonu oldu.

Beyaz Toros tehdidinin unutulmadığı 2015 Kasım seçiminin hemen öncesinde 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç, 10 Ekim 2015 tarihinde ise Ankara Garı’nın önü kana bulandı. IŞİD’li katiller Suruç’ta gencecik 33 kişiyi, Ankara’da ise en az 103 kişiyi katletti. Türkiye bu saldırıların şokunu atlatamamışken bu sefer başka bir terör örgütü PKK’nın taşeronu TAK, Ankara’nın ortasında Güvenpark’ta otobüs duraklarının yanında bombalı aracı infilak ettirdi. Tarih, 13 Mart 2016 idi. Bir pazar günü 36 kişi hayattan koparıldı. 36 aile can evinden vuruldu.

İki Arkadaş

Ali Deniz ile Ozancan yakın arkadaştılar. İki arkadaş Ankara’da beş ay arayla hayatını kaybetti. Ankara Garı’nda hayatını kaybedenlerden Ali Deniz Uzatmaz, Mersin Üniversitesi’ne kaydını yaptıralı birkaç hafta olmuştu. Barış ve adalet isteyen binlerce insanla buluştuğu Ankara Garı’nın önünde hayatını kaybetti. Güvenpark’ta kaybettiğimiz Ozancan Akkuş ise ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği öğrencisiydi. Ve iki genç Gaziantep’te dershaneden yakın arkadaştılar. Ölüm ikisini de Ankara’da yakaladı. Hem de 19 yaşında!

Ankara Garı’nın önünde 10 Ekim 2015 tarihinde katledilen Ali Deniz Uzatmaz her anıldığında onun yakın arkadaşı olan ve beş ay sonra yine Ankara’nın ortasında Güvenpark’ta katledilen Ozancan Akkuş da onunla birlikte anılmalıdır. Ozancan Akkuş her anıldığında Ali Deniz ile olan fotoğrafları gözünüzün önüne gelsin. Yoksa bu iki arkadaşın eli daima bu lanet ikiyüzlülüğün yakasında olacaktır. Bu topraklar acıları yarıştırmaktan yoruldu artık. Birine ağlayıp diğerini görmeyenlerden çok çekti.

Elvin Buğra Arslan

Güvenpark’ta evine gitmek için bindiği otobüste hayatını kaybedenlerden Elvin Buğra Arslan ise Çankaya Üniversitesi öğrencisiydi. Gençlerbirliği’nin altyapısında futbol oynuyordu. Kırşehirli devlet memuru bir ailenin evladıydı. Hayatının baharındaydı. Henüz 19 yaşındaydı.

Elvin Buğra’nın annesi Nalan Arslan oğlunun cenazesinde “Benim oğlumun katili bir tane vampir. Kana doymayan bir vampir. Bakın, gözlerindeki ışığa bakın. Benim oğlumun gözünün ışığını söndürdüler.” diyordu. O vampir metaforunu daha fazla kan emmeden insanlığın en yüce değerlerine sahip çıkarak alt etmeliyiz.

Bu aileler beş yıldır “10 Ekim’de kaybettiklerimizi hep birlikte anarken bundan beş ay sonra PKK’nın taşeronu TAK’ın Güvenpark’ta yaptığı katliamın anmasında neden yalnızız?” diye soruyorlar! Bunun içinde özellikle ilerici-demokrat kamuoyuna büyük görev düşüyor. Ozan'ın, Deniz’in, Elvin'in elini bırakmayın.

Yoksa bu düzen anneleri yaşarken öldürmeye devam edecek.

*Bu yazı 14 Mart 2021 tarihli cumhuriyet.com.tr portalında yayımlanmıştır.

www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/kalabaliklar-icinde-guvenparkin-yalnizligi-recep-yilmaz-1820469


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HENDESE-İ MÜLKİYE

CIVIL ENGINEER - (SİVİL) İNŞAAT MÜHENDİSİ Mühendis kelimesi Arapça kökenli "hendese" yani geometri kelimesinden türemiş geometri bilen anlamına gelir. Osmanlı Devleti' nde askeri kökenli bir eğitim modeliyle ordu ihtiyaçlarını karşılamakla başlamasına müteakip sivil ihtiyaçları da gideren bir meslek alanına dönüşmüştür. 1773 Mühendishâne-i Bahrî Hümâyûn 1775 İstanbul Haliç Tersâne-i Âmire-              Hendese Odası 1781 Mühendishâne  1795 Mühendishâne-i Cedîde  1806 Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn 1883 Hendese-i Mülkiye Mektebi 1909 Mühendis Mekteb-i Âlîsi 1928 Yüksek Mühendis Mektebi 1944 İstanbul Teknik Üniversitesi *Mimar SİNAN (1489-1588)  Aslında Mimarlık ve İnşaat mühendisliği henüz birbirinden ayrılmamış toplam bir disiplin iken ilk inşaat mühendisi 1586 tarihli bir Vakfiye'ye istinaden Mimar Sinan sayılmalıdır. Bkz. Evliya ÇELEBİ- Seyahatname  Edirne Selimiye Cami'si için Mimar Sinan'a atfen "Mimar ve Mühendis-i Kâmi

Anlatılan, Cumhuriyet Aydını Bir Ailenin Hikayesidir

Bir kuşağın devrimci aydınlarından Adnan Cemgil felsefe öğretmeni, yazar ve Fransızca ile Rusça'dan çeviri yapmış bir çevirmendir, eşi Nazife Cemgil de felsefe öğretmenidir. Nazife Cemgil'in babası, Muğla'da Kuvayı Milliye'yi örgütleyen Ağır Ceza Reisi Cemal Bey'dir.* Adnan Cemgil, Behice Boran ile Türk Barışseverler Derneği'nin kurucularından ve derneğin genel sekreteridir. Kore Savaşı'na asker gönderilmesini protesto edip ABD karşıtı bildiri dağıttıkları için tutuklanır ve 15 ay cezaevinde kalır. Suçlama, ABD ile dostluğu bozmaya çalışmaktır! Emperyalizmin yarı sömürgesi olmaya razı edilmiş bir ülkede birçok aydın bu suçlamalardan nasibini alır. Aynı dönem Nazife Cemgil de Yozgat Lisesi'ne sürgün edilir. 1951-1955 arası Yozgat Lisesi'nde görev yapar. Oğulları Sinan ve Dumrul Cemgil de ilkokula 1951-1952 döneminde Yozgat'ta devam ederler ve bir dönem burada okurlar. Ardından cezaevinden çıkan Adnan Cemgil çocukları ile İstanbul'a gider.

Çiçekdağı (Mecidiye) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Milli Mücadele döneminde Çiçekdağı gerek Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile ileri gelenleriyle gerek Ali  Galip Bey gibi cephede gerekse de Çapanoğlu isyanı sırasında isyanın ilçelerine sıçramasını önleyip  (Kırşehir’in ardından Konya’daki diğer hilafet yanlısı isyancılarla buluşma noktasında önemli) Ankara  ile devamlı bilgi alışverişinde olmaları ardından da isyanı bastıran Çerkez Ethem’e rehberlik etmeleri  ile kayda değer katkılarıyla adlarından söz edilmeyi başarmış değerli insanları içinden çıkarmış bir  ilçedir. Çiçekdağı ilçesinde o dönem aynı düşünceye hizmet amacıyla kurulmuş olan; Çiçekdağı (Mecidiye)  Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de başta cemiyet başkanı Dağıstan Bey olmak üzere, cemiyet kâtibi Hacı  İbrahim Efendi, müftü Hayrullah Efendi, Belediye Başkanı Necip (İnce) Bey ile cemiyetin gençlik  kollarını oluşturan Osman Şevki (Çiçekdağ), Reşat Akyön ve Ali Galip (Gençoğlu) Bey’in kurdukları  Çiçekdağ Tenvir-i Efkâr Yurdu ve Çiçekdağ Türk Ocağı Şubesi müşterek çektikleri bir tel