Ana içeriğe atla

Mehmetçik Memet

Birinci Paylaşım Savaşı’na (1914-1918) sürüklenen dünyanın pek çok ülkesi emperyalist yayılmacı politikalar sonucu kana bulandı. Bu kan tüm dünyada elbette emekçi halkın, köylülerin, yurtsever orta sınıfın kanıydı.

(Örneğin, Osmanlı Devleti'nin 1870'den itibaren uyguladığı bedelli askerliğin o tarihlerde ki varlığı “Zenginimiz bedel verir askerimiz fakirdendir" sözlerine de yansımıştır.)

Çıkış noktası her ne kadar “sembolik” olarak anlatılsa da sömürgeler, hammadde ve ulaşım ağları paylaşımının sertleştiği bu dönemde savaşın yaklaştığı ortadaydı.

Savaşın bir tarafında başrolde İngiltere, Fransa ve sömürgeleri, Çarlık Rusya (İtilaf) diğer tarafında ise Almanya, Osmanlı, Avusturya-Macaristan (İttifak) yer alıyordu.

1914'te başlayan bu savaşın baş aktörü İngiltere'nin İstanbul'u ve Boğazları işgale yönelmesi ile 19 Şubat 1915'te Çanakkale Boğazı'na demir atıldı. Buradan sonra İstanbul'un, Boğazların ve Anadolu’nun paylaşılmasına geçilecekti. Ancak umulduğu gibi olmadı. Savaşın zayıf tarafını oluşturan İttifak devletleri Almanya ve Osmanlı Devleti, İngiliz savaş makinelerine karşı Çanakkale cephesinde önemli bir zafer elde etti.

Tarih: 18 Mart 1915'ti.

Yurtsever Osmanlı subaylarının Anadolu’nun emekçi halkları ile kazandığı bu zafer elbette bir halkın kendi topraklarını korumasının zaferiydi. Kurmay Albay Mustafa Kemal'in ve diğer subayların çözülen bir ittifakın Alman hayranlığına rağmen kendi topraklarını nasıl koruyacaklarını gösterdikleri bir zaferdi. Ve dört yıl sonra çıkacak olan Kurtuluş Savaşı’nı yönetecek kadroların yetiştiği bir zaferdi.

14-15 yaşında cepheye sürülen Memetlerin, Tıbbiyelilerin, lise öğrencilerinin, Anadolu’nun cefakar köylülerinin, 57 bin şehidin zaferiydi.

Paşa çocuklarının, nâzır torunlarının, hanedan üyelerinin ortalıkta görünmediği bir ortamda Çiçekdağı'ndan köyünden çıkıp giden Safalılı Mehmet Çavuş'un, Cesarettepe'nin zaferiydi. Bedenini Çanakkale’de bırakan Kırşehirli 448 şehidin zaferiydi.


Zafer Sonrası

Çanakkale aynı zamanda İngiltere'nin emperyalist emellerini öteleyen ve önemli olaylara da gebe olan bir zaferdi. Bir diğer önemi de 19 Mayıs 1919 sonrasında başlayacak Kurtuluş Savaşı'nın kaderini de etkileyecek olan 1917 Bolşevik Devrimi’ni tetikleyecek olmasıydı. Çünkü İngiliz savaş makineleri dostları 2. Nikolay'a yani Çarlık Rusya’ya yardım ulaştıramamıştı.

Çanakkale cephesinde kazanılan zafere rağmen Birinci Paylaşım Savaşı sonunda Almanya, Osmanlı ve Avusturya-Macaristan imparatorlukları yenildi. Bu devletleri yöneten hanedanlar ile Bolşevik devrimiyle son bulan Rus Romanov hanedanı tarihte ki yerini aldı. Sınırlar değişti. Birçok yeni devlet ortaya çıktı. İşgaller başladı. Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasının ardından 13 Kasım 1918 günü İstanbul yani Osmanlı payitahtı fiilen işgal edildi. Almanya ise imzaladığı Versay Antlaşması ile yenilgiyi ve ağır tazminatları kabul etti. İttifak devletlerinden sadece Osmanlı Devleti’nin ardından Anadolu topraklarında yenilgi kabul edilmedi ve topyekun bir Kurtuluş Savaşı başladı.

19 Mayıs 1919'un devamında başlayan Kurtuluş Savaşı'nın kaderini etkileyen en büyük etkenlerden biri ise 1917'de Çarlık Rusya devrilip Bolşevikler yönetimi ele geçirdiği için Doğu'da ve Karadeniz'de emperyalist yayılmacı politika güden bir devletin olmamasıdır. Tarihsel sürecin nasıl zincirleme işlediğinin en önemli kanıtıdır.

Olayların zincirleme birbirini etkilediği bu tarihsel süreçte milyonlarca suçsuz günahsız asker ve sivil hayatını kaybetti. Birinci Paylaşım Savaşı’nda 17 milyon sivil ve askerin öldüğü tahmin ediliyor. Öyle ki savaş tüccarları tarafından cepheye sürülen Avustralya ve Yeni Zelandalı ANZAK askerleri 17 bin kilometre uzaktan gelip adını sanını bile bilmedikleri Çanakkale'de binlerce ölü bıraktılar.

“Zorunlu olmadıkça savaş bir cinayettir.” [Mustafa Kemal Atatürk]

Bu söz her şeyi anlatmaya yetiyor. Çanakkale Deniz Savaşlarının Anafartalar Grup Komutanı Kurmay Albay Gazi Mustafa Kemal komutasında alınan önemli zaferler ile seyrini değiştirmesinin ve 18 Mart 1915'in yıldönümünde toprağa düşenlerimizi, gazilerimizi saygıyla ve minnetle anıyorum.

*Bu yazı 20 Mart 2021 tarihli Kırşehir Çiğdem gazetesinde yayımlanmıştır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HENDESE-İ MÜLKİYE

CIVIL ENGINEER - (SİVİL) İNŞAAT MÜHENDİSİ Mühendis kelimesi Arapça kökenli "hendese" yani geometri kelimesinden türemiş geometri bilen anlamına gelir. Osmanlı Devleti' nde askeri kökenli bir eğitim modeliyle ordu ihtiyaçlarını karşılamakla başlamasına müteakip sivil ihtiyaçları da gideren bir meslek alanına dönüşmüştür. 1773 Mühendishâne-i Bahrî Hümâyûn 1775 İstanbul Haliç Tersâne-i Âmire-              Hendese Odası 1781 Mühendishâne  1795 Mühendishâne-i Cedîde  1806 Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn 1883 Hendese-i Mülkiye Mektebi 1909 Mühendis Mekteb-i Âlîsi 1928 Yüksek Mühendis Mektebi 1944 İstanbul Teknik Üniversitesi *Mimar SİNAN (1489-1588)  Aslında Mimarlık ve İnşaat mühendisliği henüz birbirinden ayrılmamış toplam bir disiplin iken ilk inşaat mühendisi 1586 tarihli bir Vakfiye'ye istinaden Mimar Sinan sayılmalıdır. Bkz. Evliya ÇELEBİ- Seyahatname  Edirne Selimiye Cami'si için Mimar Sinan'a atfen "Mimar ve Mühendis-i Kâmi

Anlatılan, Cumhuriyet Aydını Bir Ailenin Hikayesidir

Bir kuşağın devrimci aydınlarından Adnan Cemgil felsefe öğretmeni, yazar ve Fransızca ile Rusça'dan çeviri yapmış bir çevirmendir, eşi Nazife Cemgil de felsefe öğretmenidir. Nazife Cemgil'in babası, Muğla'da Kuvayı Milliye'yi örgütleyen Ağır Ceza Reisi Cemal Bey'dir.* Adnan Cemgil, Behice Boran ile Türk Barışseverler Derneği'nin kurucularından ve derneğin genel sekreteridir. Kore Savaşı'na asker gönderilmesini protesto edip ABD karşıtı bildiri dağıttıkları için tutuklanır ve 15 ay cezaevinde kalır. Suçlama, ABD ile dostluğu bozmaya çalışmaktır! Emperyalizmin yarı sömürgesi olmaya razı edilmiş bir ülkede birçok aydın bu suçlamalardan nasibini alır. Aynı dönem Nazife Cemgil de Yozgat Lisesi'ne sürgün edilir. 1951-1955 arası Yozgat Lisesi'nde görev yapar. Oğulları Sinan ve Dumrul Cemgil de ilkokula 1951-1952 döneminde Yozgat'ta devam ederler ve bir dönem burada okurlar. Ardından cezaevinden çıkan Adnan Cemgil çocukları ile İstanbul'a gider.

Çiçekdağı (Mecidiye) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Milli Mücadele döneminde Çiçekdağı gerek Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile ileri gelenleriyle gerek Ali  Galip Bey gibi cephede gerekse de Çapanoğlu isyanı sırasında isyanın ilçelerine sıçramasını önleyip  (Kırşehir’in ardından Konya’daki diğer hilafet yanlısı isyancılarla buluşma noktasında önemli) Ankara  ile devamlı bilgi alışverişinde olmaları ardından da isyanı bastıran Çerkez Ethem’e rehberlik etmeleri  ile kayda değer katkılarıyla adlarından söz edilmeyi başarmış değerli insanları içinden çıkarmış bir  ilçedir. Çiçekdağı ilçesinde o dönem aynı düşünceye hizmet amacıyla kurulmuş olan; Çiçekdağı (Mecidiye)  Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de başta cemiyet başkanı Dağıstan Bey olmak üzere, cemiyet kâtibi Hacı  İbrahim Efendi, müftü Hayrullah Efendi, Belediye Başkanı Necip (İnce) Bey ile cemiyetin gençlik  kollarını oluşturan Osman Şevki (Çiçekdağ), Reşat Akyön ve Ali Galip (Gençoğlu) Bey’in kurdukları  Çiçekdağ Tenvir-i Efkâr Yurdu ve Çiçekdağ Türk Ocağı Şubesi müşterek çektikleri bir tel