Ana içeriğe atla

Zirai Kombinalar ve Numune Çiftlikleri

Tarım alanında devletçilik ilkesinin kendini gösterdiği uygulamalardan Zirai Kombinalar (devamında aldığı isimle Devlet Üretme Çiftlikleri) İkinci Paylaşım Savaşı’nın koşullarıyla birlikte ekim seferberliği ve tohum ıslahı gibi konularla Anadolu’nun bakir topraklarına yayılmıştır. Nüfusun büyük çoğunluğunun kırsalda yaşaması ve bu nüfusun istihdam edilmesi tarımda devrim gibi kararların alınmasını gerektiriyordu.

İkinci Paylaşım Savaşı koşullarında yaşanan kıtlık tehlikesini en aza indirmek amacıyla çıkarılan 3780 sayılı Milli Korunma Kanunu çerçevesinde 1942 ile 1945 yılları arasında 13 adet Zirai Kombina kurulmuştur. Bu işletmeler Kırşehir’de (Malya ve Çiçekdağı), Ankara’da (Polatlı ve Bala), Konya’da (Altınova, Başkuyu, Gözlü ve Özden), Sivas’da (Ulaş), Amasya’da (Gökhöyük), Samsun’da (Gelemen), Niğde’de (Kocaş) ve Urfa’da (Ceylanpınarı) bulunan çiftliklerdir. (İlhan Tekeli-Selim İlkin, Devletçilik Dönemi Tarım Politikaları)

Milli Korunma Kanunu kredisinden alınan 10 milyon liralık kredi ile genellikle kurak olduğu için boş bırakılmış olan 1 milyon 674 bin dekarlık arazide kurulan Zirai Kombinalardan Malya Kombinası 155 bin dekarlık, Çiçekdağı Kombinası ise 16 bin dekarlık kültür arazisinde faaliyete geçmiştir.

1950 yılında isimleri Devlet Üretme Çiftlikleri olarak değiştirilen Zirai Kombinalar, üretimin dışında bölge köylüsüne yeni teknikte tarım uygulamalarını tanıtmak, tohum ve damızlık hayvan temin etmek, istihdam sağlamak, mesleki eğitim gibi görevler de üstlenmişlerdir.

1984 yılında ise TİGEM olarak yapılandırılan bu çiftliklerden bazıları Çiçekdağı örneğinde olduğu gibi birkaç aileye peşkeş çekilmiştir. Cumhuriyet tarımının numune çiftlikleri bu şekilde tekelleşmenin ve tasfiyenin bir numunesi haline getirilmiştir.



 Türkiye Tiftik Cemiyeti

Cumhuriyetin tarım alanında öncü olması için oluşturduğu numune çiftlikleri ve numune ağıllarının bir başka örneği de tiftik keçisinin ıslahı ve tiftik üretimi alanında olmuştur. Bu doğrultuda Türkiye Tiftik Cemiyeti, 1930 yılında kurulmuş ve Ankara Lalahan'da tiftik keçisi yetiştiriciliği, tiftik üretimi ve yerli ırk çalışmaları yapmaya başlamıştır. Uzun bir süre Yozgat Milletvekili Süleyman Sırrı (İçöz) cemiyetin başkanı olmuştur. Üretimin artması üzerine Süleyman Sırrı Bey Yerköy bölgesinde mera ve çiftlik arayışına girmiştir.

Daha önce Ziraat Vekâlet’ine (Tarım Bakanlığı) ait bir numune çiftliği olan Bayazıtoğlu Çiftliği 1940 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Tiftik Cemiyeti'ne tahsis edilmiştir. 1942 yılında ise Yerköy Bayazıtoğlu Çiftliği artık tiftik keçisi üretimi ve ıslahı yapılan bir yer olmuştur.

1965 yılında Beyazıtoğlu Deneme Hayvanları Yetiştirme Çiftliği Müdürlüğü'ne daha sonra ki yıllarda ise Hayvancılık Araştırma Enstitüsü'ne dönüştürülen çiftlik 2000'li yıllarda kapısına kilit vurularak atıl bir yer haline getirilmiştir.

Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren uzunca bir süre büyükbaş ve küçükbaş ırk yetiştiriciliği yapmış, kırsal kalkınmaya hizmet etmiş ve bölge insanına büyük katkılar sunmuş olan çiftliğin büyük kısmı üniversiteye devredilmiştir. Bugün sahip olduğu potansiyelin çok altında ve geri planda bir durumdadır.



Zirai Donatım Kurumu

Ülke tarımının en pahalı girdisi haline gelen gübrenin gündemde olduğu bu günlerde bir zamanların Türkiye Zirai Donatım Kurumu’ndan bahsetmemek olmaz. Seksen yıl sonra halen kıvançla anılan Köy Enstitüleri gibi anılması gereken bu kurum 1944 yılında tarım alet ve makineleri ile gübre ve tarımsal mücadele gibi girdileri çiftçilere ulaştırmak için kurulmuştur. 4604 sayılı kanun ile kurulan Türkiye Zirai Donatım Kurumu'nun görevleri üçüncü maddede “Ziraatta kullanılan her türlü alet, makine, vasıta ve malzemeyi, ilaç ve ilaç maddelerini, suni gübreleri imâl ve istihsal etmek; bunları ve tohumluk, damızlık, iş ve irat hayvanlarını iç ve dış piyasalardan tedarik ederek peşin veya taksitle satmak.” diye ifade edilmektedir. Kısa zamanda Adapazarı fabrikasıyla traktör ve zirai alet üretimini başlatmıştır. Neoliberal düzenin her şeyi tüccar satacak mantığıyla yaptığı özelleştirmelerden payını alarak 2003 yılında tamamen tasfiye edilmiştir. Ulusal tarımdan ithal tarıma sürüklenen Türkiye’nin sanki ‘ilk yağmalanacaklar listesi’ yapılmış gibi ilk tasfiye edilen kurumlarındandır.

Cumhuriyetin halkçılık, devletçilik gibi ilkeleri ve o dönemin köycülük gibi çalışma programı doğrultusunda oluşturulan bu tarımsal üretim kültürünün ve tarım tesislerinin yanında bunca değerin hayata geçirilmesinde emeği olan kadroları da unutmamalı. Devrimin gölgede kalmış kadrolarından olan Şevket Raşit Hatipoğlu (1898-1973), Ziraat Vekili olduğu 1942-1946 yılları arasında ulusal kalkınma aracı olarak tarımın modernleştirilmesinde ve bilimsel bir altyapıya oturtulmasında önemli katkılar sunmuştur. Zirai Kombinaların, Numune Çiftliklerinin, Türkiye Zirai Donatım Kurumu’nun kurulduğu dönemin Ziraat Vekili Şevket Raşit Hatipoğlu’na ve bu mirası oluşturan kadrolara minnetle…

*Bu yazı 11 Mart 2021 tarihli Kırşehir Çiğdem gazetesinde ve 18 Mart 2021 tarihli Yerköy gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HENDESE-İ MÜLKİYE

CIVIL ENGINEER - (SİVİL) İNŞAAT MÜHENDİSİ Mühendis kelimesi Arapça kökenli "hendese" yani geometri kelimesinden türemiş geometri bilen anlamına gelir. Osmanlı Devleti' nde askeri kökenli bir eğitim modeliyle ordu ihtiyaçlarını karşılamakla başlamasına müteakip sivil ihtiyaçları da gideren bir meslek alanına dönüşmüştür. 1773 Mühendishâne-i Bahrî Hümâyûn 1775 İstanbul Haliç Tersâne-i Âmire-              Hendese Odası 1781 Mühendishâne  1795 Mühendishâne-i Cedîde  1806 Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn 1883 Hendese-i Mülkiye Mektebi 1909 Mühendis Mekteb-i Âlîsi 1928 Yüksek Mühendis Mektebi 1944 İstanbul Teknik Üniversitesi *Mimar SİNAN (1489-1588)  Aslında Mimarlık ve İnşaat mühendisliği henüz birbirinden ayrılmamış toplam bir disiplin iken ilk inşaat mühendisi 1586 tarihli bir Vakfiye'ye istinaden Mimar Sinan sayılmalıdır. Bkz. Evliya ÇELEBİ- Seyahatname  Edirne Selimiye Cami'si için Mimar Sinan'a atfen "Mimar ve Mühendis-i Kâmi

Anlatılan, Cumhuriyet Aydını Bir Ailenin Hikayesidir

Bir kuşağın devrimci aydınlarından Adnan Cemgil felsefe öğretmeni, yazar ve Fransızca ile Rusça'dan çeviri yapmış bir çevirmendir, eşi Nazife Cemgil de felsefe öğretmenidir. Nazife Cemgil'in babası, Muğla'da Kuvayı Milliye'yi örgütleyen Ağır Ceza Reisi Cemal Bey'dir.* Adnan Cemgil, Behice Boran ile Türk Barışseverler Derneği'nin kurucularından ve derneğin genel sekreteridir. Kore Savaşı'na asker gönderilmesini protesto edip ABD karşıtı bildiri dağıttıkları için tutuklanır ve 15 ay cezaevinde kalır. Suçlama, ABD ile dostluğu bozmaya çalışmaktır! Emperyalizmin yarı sömürgesi olmaya razı edilmiş bir ülkede birçok aydın bu suçlamalardan nasibini alır. Aynı dönem Nazife Cemgil de Yozgat Lisesi'ne sürgün edilir. 1951-1955 arası Yozgat Lisesi'nde görev yapar. Oğulları Sinan ve Dumrul Cemgil de ilkokula 1951-1952 döneminde Yozgat'ta devam ederler ve bir dönem burada okurlar. Ardından cezaevinden çıkan Adnan Cemgil çocukları ile İstanbul'a gider.

Çiçekdağı (Mecidiye) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Milli Mücadele döneminde Çiçekdağı gerek Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile ileri gelenleriyle gerek Ali  Galip Bey gibi cephede gerekse de Çapanoğlu isyanı sırasında isyanın ilçelerine sıçramasını önleyip  (Kırşehir’in ardından Konya’daki diğer hilafet yanlısı isyancılarla buluşma noktasında önemli) Ankara  ile devamlı bilgi alışverişinde olmaları ardından da isyanı bastıran Çerkez Ethem’e rehberlik etmeleri  ile kayda değer katkılarıyla adlarından söz edilmeyi başarmış değerli insanları içinden çıkarmış bir  ilçedir. Çiçekdağı ilçesinde o dönem aynı düşünceye hizmet amacıyla kurulmuş olan; Çiçekdağı (Mecidiye)  Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de başta cemiyet başkanı Dağıstan Bey olmak üzere, cemiyet kâtibi Hacı  İbrahim Efendi, müftü Hayrullah Efendi, Belediye Başkanı Necip (İnce) Bey ile cemiyetin gençlik  kollarını oluşturan Osman Şevki (Çiçekdağ), Reşat Akyön ve Ali Galip (Gençoğlu) Bey’in kurdukları  Çiçekdağ Tenvir-i Efkâr Yurdu ve Çiçekdağ Türk Ocağı Şubesi müşterek çektikleri bir tel